Küreselleşme Çağında Sendikalar: Emek Mücadelesi mi, Kontrollü Direniş mi?
Sendikalar, işçilerin haklarını savunmak, çalışma koşullarını iyileştirmek ve işverenlere karşı örgütlü bir güç oluşturmak amacıyla kurulan mesleki örgütlerdir. Sanayi Devrimi’yle birlikte ağır çalışma koşulları, düşük ücretler ve işçi haklarının ihlali sendikaların doğmasına zemin hazırlamıştır. Ancak burada kritik bir soru ortaya çıkar: Sendikalar gerçekten bağımsız bir emek hareketi midir, yoksa sermaye sahiplerinin kontrollü bir muhalefet aracı mı?
Kapitalizm, insan zaaflarını çok iyi kullanır. Dün muhatap alınmayan, toplumda ciddiye bile alınmayan insanların ruhlarında biriken aşağılık kompleksini mükemmel yönetir. Kendi bireysel varlığını oluşturamayan insanları, makamlar, statü, maddi güç ve sahte itibar ile kör eder. Bu insanlar, arasından çıktıkları toplumu kullanmayı marifet sanarak, aslında küresel sermaye efendilerine hizmet ettiklerinin farkına bile varmazlar. Bozuk süt maya tutmaz misali, karakter yoksunu insanlar sendikaların başına geçirilir ve işçileri savunduklarını sanarken aslında sistemin çarkını döndüren yağlayıcıdan başka bir şey olmazlar. (Bu cümleler çürük elmalar içindir)
Kapitalizm, sendikaları ya sert bir baskıyla kontrol altında tutar ya da içeriden yozlaştırarak kendi lehine çalıştırır. Bu yüzden günümüzde tek tük sendika, gerçekte işçiyi değil, sermayeyi güçlendiren birer kuklaya dönüşmüştür.
David Rockefeller ne diyordu?
"Küresel bir yönetim için, ulus-devletlerin........© Ülkücü Medya
