Yaralarıyla parlayanlar...
Karanlık sokakta, tek başına yanan bir lamba, kar tanelerini altın tozuna çeviriyordu. Cılız ışıkta tek tek düşüp kar yığınına karışıyorlardı. Belki de her birimiz, yeryüzüne düşen birer kar tanesiyiz. Eşimiz, benzerimiz yok. Tek ve biriciğiz. Hepimizin acıları farklı, yaralarımız derin; yine de birbirimize karışıp eriyoruz. Ne yaşarsak yaşayalım, sonumuz aynı değil mi? Biz de toprağa karışıp gideceğiz. Acılarla boğuşurken, yeni yaralar alırken bu ânın geçip gideceğini fark etmemiz gerek. Hüzün olmasa, mutluluğun bir anlamı kalır mıydı? Gözyaşları olmasaydı, kahkahalarımızın değeri bilinir miydi? O yüzden, kar tanelerini andıran farklılıklarımızı kabul edelim. Yara izlerimizle parlayalım. Biz buradayız, bu andayız, acılarımız sayesinde. Kendimizi sarıp sarmalayalım. Sizi sizden başka kimse mutlu edemez. Titrek lambanın altında yavaşça düşen kar taneleriyiz. Her şeye rağmen toparlanıp, en güzel hâlimizle insanlığa karışıyoruz.........
© Türkiye
