Ölçeği gösteren hakikat
Hoca odun kesmek için ormana gittiği bir gün, bir tavşan görmüş. Daha önce hiç tavşan görmediği için, hayvan çok acayibine gitmiş. Bu acayip hayvanı herkese gösteririm diye yakalayıp torbaya koymuş, ağzını bağlamış. Eve gelince, hanımına sıkı tembihte bulunmuş: — Aman Hanım! Bu çok acayip bir hayvan… Kulakları eşeğe benziyor, ön ayakları kısa, arka ayakları uzun, kediye de benziyor, bıyıkları var… Sakın bu torbayı açma, gidip herkesi çağıracağım, gelip görsünler bu hayvanı… Hoca dışarı çıkıp kimi gördüyse, — Gelin size çok acayip bir hayvan göstereceğim, diye çağırmış. O ara hanımı merakla torbanın ağzını gevşetince, tavşan hop diye fırlayıp kaçmış… Kadın da, Hoca fark etmesin diye, torbaya bir ölçek koymuş, ağzını eskisi gibi bağlamış, yerine bırakmış. Hoca olanlardan habersiz, toplamış milleti eve getirmiş. Herkesin önünde torbanın ağzını çözüp ters çevirince, ölçek teker meker ortaya yuvarlanmış… Hoca, her zamanki hazırcevaplığı ile: — İşte! Bunun altı tanesi bir kile yapar. Her şey kader iledir; ağyar elinden ne gelir? Kendi kendine kul olmayan, başkasına kul olur. (Hazreti Mevlâna) Bu hikâyede görünenden fazlası saklıdır. Hoca’nın torbasında aslında bir hayvan değil, insanın nefsini ve merakını sınayan bir ders gizlidir. Merak bazen ilmin anahtarıdır ama sınır tanımazsa nefsin oyuncağı........
© Türkiye
