menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Her şey bir “tık” uzağımızdayken

23 0
19.08.2025

Arzuhâlcilerden söz etmiştik dün dilimiz döndüğünce. Çocukluğumun arzuhâlcilerini yâd etmiştik… Onların sözleri yalnızca kâğıtta değil, kalplerde yankılanırdı. Kimi veda yemeklerinde, toplantılarda, halk adına öyle duygulu konuşmalar yaparlardı ki, gözler dolar, gönüller yumuşardı. Sır saklamak, dedikodu yapmamak, bilgiyi kötüye kullanmamak onların meslek ahlâkının temeliydi... Osmanlı döneminde, okuryazarlığın düşük olduğu yıllarda, arzuhâlciler halk ile devlet arasında köprü olmuşlardı. Ruhsatlı, denetimli bir meslektiler. Kurallara uymayanlar ağır cezalar alır, hatta sürgüne gönderilirdi. Ama ne olursa olsun, halkın gözünde güvenilir insanlar olarak kalırlardı. Onlar “kâtip arzuhâlim yaz yâre böyle” diye başlayan türkülerde yüreklerimize kazındı. Gönül işlerinde de resmî işlerde de kâtip ve arzuhâlciler hep bir zarafet sembolüydü... Arzuhâlcilerin masaları küçüktü belki ama üstünde taşıdıkları dünya büyüktü. Divitler, kamış kalemler, karbon kâğıtları, eski kanun kitapları… Sonraları daktilo eklendi o masalara. Ellerinin emeği, kelimelerinin ağırlığı, bilgeliğin verdiği güven her daim oradaydı... Bugün internet çağında, her şey bir “tık” uzağımızdayken, arzuhâlcilerin mesleği de sessizce tarihe karıştı. Var........

© Türkiye