“Neden hep öfkeyi seçiyorum?”
Ah keşke sabırsızlıklarımıza kızgınlıklarımıza, kendimizi mazur ve masum gösterme çabalarımıza; pişmanlıklarımıza ve tüm duygusal zihinsel gerginliklerimize bir sınır koyabilmeyi zamanında akıl edebilseydik. Zihinsel durumumuzu, huzurumuzu bozmayı tehdit eden her durumu zihnimizde tartıp kendimize deseydik ki: “Bu durum ancak bu kadar üzüntüye değer” Daha fazla üzülmeye gerek yok diyerek noktayı koyabilseydik. Ah keşke... Burada bizi mazur gösteren, başlangıçta hiçbir bedel ödemeyişimiz yüzünden zararın neresinden dönülmesi gerektiğini fark edemeyişimizdir. Problem dediğimiz şeylerin tamamen gelişip değişmemiz adına fırsatlar olduğunu ve hepsinin bizim çağrımızla gerçekleştiğini nereden bilecektik? Hayata güvenmeyip, bizi ne kadar uzağa götürse de bu yolculuğun bize gerekli olduğunu nereden bilecektik? Doğrunun nerede yattığını bilmek ve orada bizim birikimimizin ne olduğunu bulmak için büyük bir tecrübe dehlizinden geçmek durumunda olduğumuzu nereden bilecektik? Hâlbuki ruhsal benliğimize daha tazelenmiş ve bilgili bir şekilde ancak bu şekilde geri dönebileceğimizi nereden bilecektik? Öfke kin ve nefretin bizim sağlığımıza verdiği zararın maddi bölümünü karşılayan kurumlarımız var ama zihnimize, bedenimize verdiği zararı biz karşılıyoruz.........
© Türkiye
