İşte bizim hikâyemiz
— İsmin neydi oğlum senin? — Halûk efendim. — Maşallah… — İsmime mi? — Hayır cismine… Özel bir diyaliz merkezinin koridorundayız. İki hasta kadının ortasındaki koltukta oturan Halûk, sağında uyuklamakta olan annesinin yüzüne eğildi; uyuduğunu görünce soldaki meraklı hanıma döndü: — Neden öyle dediniz? — İki haftadır, üçer gün buraya geliyoruz. Sana dikkat ediyorum, annenin üzerine titriyorsun. Diyalize hazırlarken, indirip kaldırırken bir mücevheri taşır gibi dikkatli ve ilgilisiniz. Bunun için maşallah dedim. Hâluk tebessümle konuştu: — Ondan başka kimimiz var ki? — İşin gücün, karın, çocuğun yok mu senin? — Bekârım. İşim var ama annemden önemli değil. Bunlar fırsat zamanları… (Tekrar annesine bakarak sesini alçalttı.) — Yarın, öbür gün kaybedersek pişmanlık işe yaramaz. — Ne........
© Türkiye
