Süratle yaklaşan felaketin ilk habercisiydi aslında o ses!..
Ne kadar durakladım tahmin edemesem de beklenmedik tok ve dolgun bir “Tak!” sesi yankılandı kulaklarımda. Ne olabileceğini tahmin edemedim. Elbiselerim ter karışımı toprakla bulanmıştı. Sanki rüzgâr esmemeye yemin etmiş, bizlere hepten küsmüştü. Ne bir dal ne bir yaprak kımıldıyordu. Böyle havalarda yürümeye takatim yetmiyordu. Yetmiyordu da Behlül hiç boş durur muydu? Hesapta olmayan yerlere gider, ya birinin müşkülünü halleder, ya da birilerinin derdine derman olurdum kısa aklımca. “İnsanların hayırlısı, insanlara faydalı olandır…” hadîs-i şerifini hiç unutmazdım. Niyetimi düzeltmiştim. Darda, yolda kalan birilerine yardım niyetiyle yürüyordum. Sıcak fazla gelmişti ki dayanamadım; üç beş adım sonra nalınlarımı da çıkarıp elime aldım. Ayaklarım çıplak; toprağın taşa, taşın kayaya, kayaların kurumuş ne olduğu belli olmayan samanlara karıştığı eğri büğrü sıcacık zeminde kâh tökezleyerek kâh seke seke, sessizce epey yol aldım. Kimseciklere belli etmesem de dalgın hâlim gözlerden kaçmıyordu. Diyeceksiniz ki........
© Türkiye
visit website