menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sanat ekonomisi sanatı bozdu (mu?)

21 0
26.09.2025

Sanat, tarih boyunca özgürlüklerin ve demokrasinin simgesi olmuş, bireysel iradenin ve ifade özgürlüğünün temel taşı olarak kabul edilmiş. Ancak günümüzde, bu idealler, ekonomik çıkarlar ve büyük sermayelerin egemenliği altında erozyona uğramış, sanat artık özgürlük ve demokrasiye hizmet eden bir araç olmaktan çıkıp, finansal kazanç ve iktidar ilişkileri ile biçimlenmiş bir sektör hâline dönüştü. Bu dönüşüm, sanatın ruhunu zayıflatmakta ve onun asli amacını gölgelemekte. Gelişmiş ülkelerde, sanat sektörünün arkasında koleksiyoncular, yatırımcılar, kurumsal sponsorlar ve sanat kurumları yer almakta. Örneğin, Christie's ve Sotheby’s gibi küresel müzayede devleri, 2021 yılında sırasıyla 7,1 ve 6,5 milyar dolar satış yaparak sanat eserlerini yüksek fiyatlarla el değiştirmesine aracılık etmekte. Bu müzayedeler, sanat eserlerinin alım satımındaki en büyük pazarlar hâline gelmiştir ve küresel sanat piyasasının yönlendiricileridir. Aynı zamanda, Gagosian Gallery gibi üst düzey galeri zincirleri, yılda yüzlerce milyon dolarlık satışlar gerçekleştirerek, sanatın ekonomik bir meta hâline dönüşmesini sağlamaktadır. Bu yapılar, sanatçıları yüksek fiyatlar ve pazar egemenliğiyle şekillendiren, finansal kazanca odaklı büyük güçlerdir. Kurumsal sponsorlar ise, markalarının itibarlarını güçlendirmek ve toplumsal sorumluluk projeleri kapsamında sanat etkinliklerine maddi destek vermekte. Küresel dev şirketler, sanat etkinlikleri ve sergiler aracılığıyla hem marka bilinirliği sağlar hem de piyasadaki mevzilerini tahkim ederler. Gelişen ülkelerde ise, sanatın gelişimi devlet, yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşlarının destekleriyle sağlanmaya çalışılmakta. Yaşadığım ülke olan Türkiye örneğinde, Kültürel Vakıflar önemli etkinliklerin finansmanını üstlenirken, üniversiteler sanatçı yetiştirmeye devam etmekte. İstanbul Bienali, Contemporary İstanbul, Ankara ve İzmir gibi şehirlerdeki organizasyonlar, uluslararası destek ve sponsorlar sayesinde büyümekte olsa da, esas itibarıyla büyük ölçüde piyasa ve finansal güçlerin yönlendirmesi altındadır. Sanattan gelir elde edilmesi, sektörün hayati bir parçasıdır. Ancak galeriler ve müzayedeler, eser satışlarından yüksek komisyonlar almakta. Bu oranlar, küresel piyasalarda eserin satış fiyatı üzerinden en az -30 arasında değişmektedir. Sanatçılar ise, özellikle gelişmekte olan piyasalarda, eserlerini düşük fiyatlardan satmak zorunda kalmakta, böylece kazançlarını sınırlandırmaktadırlar. Bu durum, sanatın şekillendirilme sürecinde, para ve piyasa kurallarının belirleyici olduğunu gösteriyor. Türkiye’de ise sanat sektörü, henüz tam anlamıyla olgunlaşmış bir piyasa olmamakla birlikte, yükseliş trendinde. İstanbul Bienali, Contemporary İstanbul ve çeşitli yerel sanat fuarları, hem uluslararası camiada hem de yerel izleyiciler arasında ilgi görerek önemli ekonomik ve kültürel etki oluşturmaktadır. Ancak, bu etkinlikler ve kurumlar da esasen büyük bütçeleri ve sponsorluk gelirlerini temel alarak faaliyetlerini sürdürmekte. Örneğin, İstanbul Bienali’nin yıllık bütçesinin 5 ila 10 milyon avro civarında olduğu söylenmekte. Tabii ki, önemli sponsorluklar ve bağışlar sayesinde gerçekleştirilmektedir. Hâlbuki düzenleyici kurumların arkasında........

© Türkiye