menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hadis mealciliği furyası

58 29
14.07.2025

* Bir hadisin ne manaya geldiğini anlamadan onunla amel etmeye kalkan kişi, umumiyetle sünnetin hilafına hareket etmiş olur. Çünkü avam, her hadisi anlayamaz. Bugün çokları tarafından Kur’ân mealciliği bir tehlike olarak görülmekte, ama hadis mealciliğinin pek farkına varılmamaktadır. Biraz da Diyobendi tesiriyle ham sofular arasında yayılan bu cereyan, diğerinden daha ötededir. Ehl-i sünnet ananesinden geldiği hâlde, fetva soranlara fıkıh kitaplarından değil, hadis okuyup cevap veren meşhur hocalara rastlanmaktadır. Hanefi mezhebinde gıyabî cenaze namazı caiz olmadığı hâlde, Hanefî bilinen çok hoca, popüler politika mülahazasıyla, buna dair bir hadis-i şerifi eğip bükerek millete gıyabî cenaze namazı kıldırmaktan çekinmediler!

Hadis kimi saptırmaz?

Hadis mealciliği ifadesi, son devirlerde bazı çevrelerin hadis metinlerini sadece tercüme (meal) seviyesinde ele alıp, klasik fıkıh müktesebatını (birikimini) ve usulünü dışlayarak süratli, doğrudan ve literal (lafzi) tefsirlere gitmesini ifade eder. Bunlar fıkıh usulünün nesih, tercih, cem ve te’lif hiyerarşisini göz ardı ederler. Sadece bir hadisin manasını Türkçeye çevirerek dinî hüküm çıkarmaya teşebbüs ederler. Klasik mezheplerin ictihadlarını “gelenekselcilik” ya da “uydurma yorumlar” olarak vasıflandırıp, her Müslümanın doğrudan Kur’ân ve hadisten hüküm çıkarmasını müdafaa ederler. Bu cereyan, hem modernist (reformist) hem de bazı selefî çevrelerde görülür. Ancak Selefîler umumiyetle hadislerin zahirini alırken, modernistler hadisleri ya gereksiz görür ya da farklı (modern) manalara çeker. Hâlbuki hadisle amel etmek, sadece onun lafzını okumak değil; manasını, muhtevasını, diğer naslarla irtibatını ve ictihad kaidelerini dikkate almayı gerektirir. İmam-ı Şâfiî hazretleri der ki: “Bir sünnetin ne manaya geldiğini anlamadan onunla amel eden kişi, sünnetin hilafına gitmiş olabilir.” Süfyan bin Uyeyne hazretleri der ki: “Bütün hadisler, fakihler dışındakileri dalalete sevk edebilir.” (Fetava’l-Hadîsiyye). Fukaha hadisleri usul kaideleri ve konsepte göre tefsir ederken, modernistler tercüme üzerinden gider. Fukaha sıhhat, delalet ve usul çerçevesinde hareket eder; modernistler sadece sıhhate ve lafza bakar. Fukahaya uyduğunu iddia eden bazı kifayetsiz kişiler, metotsuzluk yüzünden muhtevadan uzaklaşır.

Zahire bakan yanılır

İslam fıkhında hadis metinleri doğrudan şer’î hüküm çıkarmada elbette mühim bir kaynak olmakla birlikte, bu metinlerin zahiri (kelime manası) üzerinden gitmek hatalıdır. Zira: 1-Hadisler bazen muayyen bir sebebe binaen söylenmiştir (sebeb-i vürud). Zahirî manası o muhtevadan koparıldığında farklı, hatta yanlış neticeye yol açar. Aynı mevzuda birbirine uymayan birden fazla hadis olabilir. Mesela Resulullah Efendimiz rukyeyi (muska) yasakladı. Bu yasak, büyü şekline olması hâline mahsustur. Dua ve âyetle olursa haram değildir. 2-Usul-i fıkıhta, âyet ve hadislerin hüküm bildiren cihetleri değerlendirilirken lafızların “âm-hâss” (umumi-hususi), “mutlak-mukayyed” (kayıtsız-kayıtlı) gibi istinbat (hüküm çıkartma) usulleri dikkate alınır. Bazı hadisler kinaye veya mecazı ifade edebilir. Neshedilmiş olabilir. Muhkem değil, müteşabih........

© Türkiye