Türkiye, Türkiye’den büyüktür!..
Osmanlı öylesine büyük bir miras bıraktı ki bugün onları teker teker saymaktan aciziz. Hâkimiyet kurduğu saha hakkında bile doğru kanaatlere sahip değiliz. Haritalar kasıtlı. Orasından burasından kırparak acaba daha ne kadar küçültebiliriz çalışmasının peşindeler. Yani “Osmanlı’yı gözünüzde fazla büyütmeyin, işte şu kadar bir şeydi” demeye getiriyorlar. Bu meş’um niyetin arkasında İngiliz-Yahudi aklı var! Osmanlıyı her şeyiyle küçük gösterebilirlerse Türk milleti onu mihenk almaktan vazgeçer diye düşünüyorlar. Bu ise Yeniden Büyük Türkiye hayalinin doğmadan ölmesi demektir... Osmanlı Afrikası’na dair çalışmalar hâlâ çok kifayetsiz. Son dönemde bir kısım neşriyat olmasına rağmen böyle. Düşünün ki Cengiz Orhonlu’nun “Habeş Eyaleti” neşredilene kadar Habeşistan’ın Osmanlı hâkimiyetinde olduğunu bilmiyorduk. Haritalardaki Osmanlı sınırları Mısır’dan sonra sahil hattında çok ince bir mıntıkayı teşkil ediyordu. Orta Afrika’yı içine alan, belki daha aşağılara uzanan bir bilgimiz yoktu. Zihnimize çekilen prangayı kıramıyor, o engin ufukları göremiyorduk... Bugün kısa süreliğine de olsa Mombasa’da bayrak dalgalandırdığımızı biliyoruz. Mombasa’da bayrak dalgalandırmak demek mücavir alanlarda nüfuzumuzun tesis edildiği manasına gelir. Nüfuzdan kastımız himaye alanları değil. Fas gibi, Lehistan gibi yerler başka. Nüfuz alanları onların da ötesine taşan yerler. Doğrudan hâkimiyet sahalarımızın dahi haritasını çıkaramamışken bunun hangi bölgeleri içine aldığını söylemek çok kolay değil. Yıllarca sürecek saha ve arşiv çalışması gerektirir. Biz burada şu kadarını söyleyebiliriz ki; asırlar boyunca bugün bildiğimizin çok ötesine taşan bir hinterlandımız vardı... Osmanlıdan sonra sadece sınırlarımız küçülmedi, ufkumuz da daraldı! Osman Gazi’nin gördüğü rüyayı görmekten uzağız. Bugün yeni yeni bir şeyler yapmak peşindeyiz. Yolun başında olduğumuzu hatırlatmakta fayda var. Eğer her şey yolunda gider de projelerimiz yürürse otuz sene sonra ciddi bir yerde oluruz... Coğrafya artık bizi ürkütüyor. Bu yüzden binlerce kilometrelik mesafelere yanı başındaki köy gibi muamele eden ecdadımızı anlamakta zorlanıyoruz. Dolayısıyla o büyük insanlara olmadık yerde gösterilen muhabbeti de anlayamıyoruz. Özdemir Paşa’nın iki üç bin askerle Afrika’ya dalmasını ve muvaffak olmasını gel de bugünkü nesle anlat. Kızıldeniz’deki Osmanlı garnizonlarında yirmi otuz asker bulunurdu. Bunlar bütün emniyeti sağlardı. Kimsenin o otoriteye karşı gelme gücü olmazdı. Yine koca Trablusgarp’ın Karamanlılar zamanındaki kara kuvvetleri 400 yeniçeri, 600 Arap, 100 Arnavut, 200-300 kadar mühtedi olmak üzere en fazla 2000 kişiden ibaretti. Bugün dünyanın neresine gidersek gidelim itibar görüyoruz. Bunu kendimizden sanırsak fena hâlde aldanırız. Bu tavır ecdadımıza gösteriliyor. Hepsini onlar adına aldık kabuk ettik........
© Türkiye
