Kasımpaşa: Paşaların semti semtlerin paşası
Öğretmen sormuş: Evladım hani senin silgin? Cevap: Kasımpaşalıyız hocam, bizde yanlış olmaz! Ben böyle muhitleri seviyorum, yıllarca oturduğum Karagümrük de delikanlı yuvasıdır, salına salına yürüyeni çoktur ama karınca bile ezmezler aslında. Pazar dağılır o yöne giden gençler teyzelerin filelerini yüklenir, yürür ardı sıra. Mekâna bir büyük geldi mi fırlarlar ayağa, düğmeler ilikli, boyunlar bükük, eller yanda. Kasımpaşa Cami-i Kebir bahçesindeki güneşlenen amcalara sormuştum bir ara “bu semte adını veren Kasım Paşa diye biri mi var acaba?” Tam yerine geldin dediler bak bu cami bize ondan hatıra. Kendisi eski bir denizcidir, adıyla sanıyla Güzelce Kasım Paşa! Bu bina o bina değilmiş ama. Yangınlar, yıkımlar atlatmış, Abdülaziz Han yaptırmış son defa.
EVVEL ZAMANLARDA
Mevzuya pat diye girdik galiba. Dur geriye saralım o zaman. Efendim bölge Bizanslı yıllarda serin sulu bir mesire alanıdır. Rumca adı Pegai’dir (Kaynaklar). Manzaraya hâkim yamaçta İmparator 1. Basileos’un yazlık sarayı ve üç şapel sıralanır. Ancak Bulgar kuşatmasında yağmalanıp yakılır, metruk kalırlar. Sahabe-i kiramın havaliye geldiği de bilinir, kûfi yazılı kabir taşlarının onlardan kalma olduğu söylenir hatta. Fetih esnasında Haliç’in ağzına zincir gerilidir. Fatih teknelerin Tophane’den aşırılıp Kasımpaşa’ya indirilmesini arzular. Başlarına da ‘nimelceyş’ten Şahin Ali Paşa’yı koyar. Paşa, teknelerin rahat kayacağı yağlı kızakları hazırlatır. Atları, mandaları, öküzleri bağlatır. Levendler de gayrete gelir, “Ya Allah” deyip omuz atar, zirveyi bulurlar. Ancak indirmek daha zordur, Şahin Ali Paşa “aman ha, yavaşça yavaşça” diye diye adı “Yavaşçı” kalır sonunda. Neyse kazasız belasız Kozluca Deresine ulaşır, bilvesile Haliç’e akarlar. Sonra tekneleri birbirine bağlar Hasköy’den Ayvansaray’a yol yaparlar ki Haliç’in ilk köprüsü diyebilirsiniz ona. Bilahare İstanbul kalabalıklaşır (bugünleri görseler ne derlerdi acaba) surlara sığmaz olurlar (vah vah). Kanuni Suultan Süleyman Haliç’in karşı kıyısını işaret eder: “Tiz yeni bir mahalle kurulsun orada!” Kendisi de Kasımpaşalı olan Evliya Çelebi’ye göre vezirlerden Kasım ve Ayas paşalar memur kılınır imarla.
KÜLLİYEDEN MAHALLEYE
Osmanlı beldeleri umumiyetle bir külliye etrafında kümelenir. Külliye derken ortada bi cami olur, önünde şadırvan, yanında imaret (aşevi), hamam, muvakkıthane, çeşme, sebil, dar-ül hadis, dâr-ül kurra... Mektep, medrese derken ufak ufak çevreye taşar. Bilahare pazar kurulur, dükkânlar açılır, çekiçler tıkırdar. Hasılı Güzelce Kasım Paşa’nın da beldenin kuruluşunda hayli emeği var. Onun yaptırdığı cami önceleri tahta çatılı, direksiz, tahtanî fevkâni (altlı üstlü) ve tek minarelidir. 1722’de yanar. Mütevellisi Feyzullah Efendi (Hekimoğlu Ali Paşa’nın kardeşidir) yeniden yaptırır hayrına. Bozüyük’te de külliyesi olan Kasım Paşa akarı olan evkaf........
© Türkiye
