Lafını bil de konuş!
PROF.DR. OSMAN KEMAL KAYRA İslâmî Türk Edebiyâtı’nın ilk büyük eseri Kutadgu Bilig’de dil ile ilgili ne güzel sözler vardır: “İnsanı dil kıymetlendirir ve insan onunla saâdet bulur; insanı dil kıymetten düşürür ve insanın dili yüzünden başı gider.” Bizi dünyâda ve ahirette zorda bırakacak sözlerden çok çekinmeli ve söyleyeceğimiz sözü çok düşünmeliyiz. İnsanın gerçek kimliği konuşunca belli olur. Birçok insan konuşmalarına îtinâ etmediği için zor duruma düşer. Söz ağızdan çıktı mı bir daha geri gelmez. O söz atılan ok gibidir. İsâbet ettiğini ya öldürür ya da yaralar. Silâhtan çıkan mermi de aynıdır. Özür, geçici bir merhem gibidir; yara iyileşse bile izi yıllarca silinmez. Asırların tecrübelerinden süzülerek gelmiş atasözlerimiz bu mealde bir sürü ibretlik söz barındırır. Aralarına karışmış İsrâiliyyât ve mânâsız olanları da vardır tabîî. Bunlar mutlakâ ayıklanmalıdır. “Ya hayır söyle ya sus” diyen Efendimiz hesapsız kullanılan kelâmın bizi sıkıntıya sokacağına işâret buyurmuştur. Hazret-i Yûnus da bir şiirinde “Söz ola kese savaşı,/Söz ola kestire başı,/Söz ola ağulu aşı,/Bal ile yağ ede bir söz” der. İslâmî Türk Edebiyâtı’nın ilk büyük eseri Kutadgu Bilig’de dil ile ilgili ne güzel sözler vardır: “İnsanı dil kıymetlendirir ve insan onunla saâdet bulur; insanı dil kıymetten düşürür ve insanın dili yüzünden başı gider.” “Dil aslandır bak eşikte yatar; ey ev sâhibi dikkat et senin başını yer.” “Dilim bana pek çok eziyet çektiriyor. Başımı kesmesinler ben dilimi keseyim.” “Sen kendi selâmetini istiyorsan ağzından yakışıksız söz kaçırma.” “Çok sözden fazla fayda görmedim, ama söylemek de faydasız değildir.” Kutadgu Bilig, Yusuf Has Hâcib II, Çeviri Reşid Rahmetî Arat, TTK Yay. 1074 Ankara s. 23 Atalarımız yine ne güzel söylemiş: “Boğaz dokuz bölüm sekiz düşün bir söyle!” Bir gün Resûl-i kibriyâ Efendi’miz Hazret-i Sıddîk’ı ağlarken gördü ve sebebini sordu. Ona Yâr-ı gârı dedi ki; “Yâ Resûlallâh nasıl ağlamayım. Buraya bir kuş kondu, bir şeyler yedi, sonra öttü ve uçtu gitti…” Efendi’miz de “Bunda ağlayacak ne var yâ Ebâ Bekir?” deyince o sâdık dost “O kuş uçarak geldi bu onun yürümesi gibidir; bundan hesâp vermeyecek. Bir şeyler yedi, bundan da hesap vermeyecek. Sonra öttü yâni kendi diliyle bir şeyler söyledi. O bundan da hesap vermeyecek. Hâlbuki ben bunların hepsinden hesap vereceğim” dedi. Hikmetli söz; âlime ihtâr (hatırlatma), ârife ilâç, zâhide zikir, velîye istikâmet, idâreciye nasîhat, talibe, öğrenciye vüs’at (ufuk genişliği) câhile külfettir. Bu yüzden sözün değerini söz bilen anlar. Söz o kadar mühimdir ki, bir kelimeyle kâfir Müslüman olur ve bir kelimeyle (inkâr) Müslüman kâfir olur. (İbâreye kelime de denir. Kelime-i şehâdet birkaç kelimeden meydana gelir.) Öyle bir tehlike ile karşılaşır ki insan, düşünmeden söylediği öfkeli bir ânında nikâhını da kaybeder. İnsanın gerçek kimliği konuşunca belli olur. Kapalı bir şişenin içinde gül yağı da necâset de bulunabilir. Şişenin kapağı neyse insanın dili de odur. Dil oynar kokusu (söylediği söz) ortaya çıkar. Ya gül yağıdır ya da necâset. Yine Yüce Peygamber’imiz “Kişi, dilinin altında gizlidir” buyurmuştur.
FAYDALIYSA KONUŞ, İNSANLAR DA FAYDALANSIN
Faydalı ilim sâhiplerinin bildiklerini söylemeleri de lâzımdır. Bu, insanları doğru bilgiye ulaştırır; bid’atlerden korur; pozitif bilgilerin dînimizin bir kanadı olduğunu anlatır. Bir sohbet, insanı, ciltlerle kitap okumaktan daha bilgili yapabilir. Nitekim Sahâbe Efendilerimiz Yüce Peygamber’imizin sohbetleriyle kemâle ermişlerdir. Kâmil âlimleri dinlemek hem bilgi sâhibi olmak hem de sadra şifâ kazandırmaktır. Dînî ve ilmî konuşmalar dışındakilere sohbet denmez. Şimdi bunlara “söyleşi” diyorlar. Doğrusu çok da güzel. Konuş da konuş… Kimseye faydası yok. “Kellim kellim lâ yenfâ”... “Günah kelâm ve müstehcen konuşmaların olduğu yere şeytan taht kurar” derler. O hâlde ne konuşalım ve nasıl konuşalım? Evvelâ mâlâyânî (boş) konuşmaktan kaçınalım. Unutmayalım ki bir Müslüman dâimâ güzel konuşur. Meselâ iki Müslüman karşılaşınca veyâ telefonla konuşurken aynı zamanda zikir yaparlar Nasıl mı? İşte böyle: “Selâmün aleyküm. Ve aleykümüsselâm, Nasılsınız? Elhamdülillâhi alâ külli hâl. Rabb’im sağlık ve âfiyet versin inşâallâh. Hepimize inşâallâllâh……….. Fî emânillâh (Allâh’a emânet olunuz.) Âmiiiiiine yâ Muıyn. (Âmin, ey kullarının yardımcısı olan Allâh’ım) Yâ, gördünüz mü, var mı ötesi?
AMAN SÖZLERİMİZE DİKKAT!
Konuşurken dilimize sâhip olup küfre düşmemek, günâha girmemek ve boş konuşmamak için dikkat edilmesi gerekenler........
© Türkiye
visit website