Görme engellilerle iletişim... Farkındalığın ve saygının aynasında sosyal bir imtihan
Dr. Mustafa Öztürk Engelli kişilerin sosyal hayata tam ve eşit bir şekilde katılabilmesi, yalnızca binalara rampa yapmakla ya da asansör koymakla sınırlı değildir. Asıl mesele, insanların zihinlerinde ve günlük iletişimde var olan görünmez engelleri kaldırmaktır. Bu da sadece fiziki değil, iletişimsel erişimi de içine alan daha geniş bir dönüşüm gerektirir. UNESCO’nun 2023 verilerine göre, dünyada her 100 görme engelli kişiden sadece 10’u eğitim, istihdam ve sosyal hayatın tamamına tam erişim sağlayabiliyor. Görme engelli kişiler birçok alanda “görünmeyen” ama çok hissedilen engellerle karşılaşıyor. Son yıllarda engelliliğe bakışta ciddi bir dönüşüm yaşanıyor. Artık engellilik, sadece bireysel bir “eksiklik” ya da “mağduriyet” hâli değil; sosyal yapıların eksikliklerini görünür kılan bir realite olarak ele alınıyor. Özellikle görme engelli fertlerle kurulan iletişim, bu dönüşümün en önemli sınavlarından birini oluşturuyor. Çünkü bir kişinin görememesi, onunla nasıl iletişim kuracağımızı bilemediğimizde toplumsal bir “görmezden gelme”ye dönüşebiliyor. Bu yazıda, görme engelli fertlerle iletişimde yaşanan problemleri analiz ediyor ve birlikte yaşama kültürünü güçlendirmek için atılması gereken adımları değerlendiriyoruz…
GÖRME ENGELLİLİĞİ ANLAMANIN ÖTESİNDE:
DOĞRU ANLAMLANDIRMAK
Görme engelliliği çoğu zaman sadece bir fizikî durum olarak algılanıyor. Oysa bu durum, kişinin dünyayla kurduğu ilişkide çok yönlü etkiler oluşturuyor. Bilgiye erişimden sosyal etkileşime, kamusal alanda yön bulmaktan eğitime katılıma kadar birçok sahada görme engelli kişiler “görünmeyen” ama çok hissedilen engellerle karşılaşıyor. Mânilerin büyük bir kısmı, bireyin kendisinden değil; toplumun yetersiz farkındalığından ve fizikî/sosyal altyapıların erişilebilir olmamasından kaynaklanıyor. UNESCO’nun 2023 verilerine göre, dünyada her 100 görme engelli kişiden sadece 10’u eğitim, istihdam ve sosyal hayatın tamamına tam erişim sağlayabiliyor. Geri kalan ’lık kesim, erişilebilirlik eksiklikleri sebebiyle ya toplumsal hayatın dışında kalıyor ya da sınırlı katılım gösterebiliyor. Bu tablo, bireysel engelden ziyade sistemsel eksikliklerin altını çiziyor.
İLETİŞİMDE PROBLEMLER NEREDE BAŞLIYOR?
Görme engellilerle iletişimde yaşanan temel sıkıntılar, çoğu zaman bilgi eksikliği, ön yargı ve yanlış iyi niyetli davranışlardan kaynaklanıyor. Bu sorunları birkaç başlık altında özetlemek mümkün: 1. Dolaylı konuşma ve özneyi yok sayma Görme engelli ferdin kendisine değil de yanındaki kişiye dönüp “Ne ister?” diye sormak, onu iletişimin dışına itmek anlamına gelir. Bu yaklaşım, bireyin özneliğini reddeder. Oysa doğrudan, kişiye hitap edilmesi gerekir. Görme engelli kişiler, elbette konuşulanları duyabilir, anlayabilir ve cevaplayabilir. Onları iletişimin öznesi olarak tanımamak, bir tür sosyal dışlamadır. Bu tür davranışlar, görme engelli bireylerin sosyal alanda “pasifleştirilmesine” yol açar. Oysa özne kabul edilmek, bireyin saygı görmesi kadar katılımını da artırır. 2. Yardım ederken dayatma ve aşırı koruyuculuk “Yardım ister misiniz?” diye sormadan engelli kişinin kolundan tutmak ya da onu bir yere yönlendirmeye çalışmak, özerklik ihlali anlamına gelir. Yardım ancak talep edildiğinde ya da izin alındığında bir anlam taşır. Görme engelli kişiler, yardım istemedikleri durumlarda kendi başlarına hareket edebilirler. Onlara sürekli yardım sunmak, bağımlı oldukları yönündeki yanlış algıyı da pekiştirir. Bir araştırmada, katılımcıların b’si kamu alanlarında “fazla koruyucu” yaklaşımlardan rahatsız olduklarını belirtmiştir. Bu durum, bireyin kendi yeterliliklerine duyulan güveni zedelemektedir. 3. Görsel tasvirleme eksikliği Görme engelli bireylerle yapılan yönlendirmelerde “şurada”, “burada”, “işte bu tarafta” gibi belirsiz ifadeler sık kullanılır. Oysa bu kişilerin çevreyi algılaması sözel tasvirlerle mümkündür.........
© Türkiye
