Sevginin menzili değil, kaynağı önemlidir
Öz kardeşiyle bile yıllardır görüşmeyenler var… Ne selam veriyorlar ne hâl hatır soruyorlar. Hastalanınca aramıyor, cenazesinde bile görünmüyorlar. Sessizlik büyümüş, kırgınlıklar küslüğe, küslükler yabancılığa dönüşmüş. Ama üç yıllık bir tanıdığa “kardeşim” diyoruz gönül rahatlığıyla. Biri “Kaç kardeşsiniz?” diye sorduğunda, sadece ana baba bir olanları sayıyoruz. Peki asıl soru şu değil mi? Kardeşliği kan mı belirler, yoksa can mı? Aynı kandan mı geliyoruz sadece, yoksa gönülden mi bağlıyız birbirimize? Zor zamanlarda birbirimize omuz verebiliyor muyuz? Kalplerimiz birbirine dokunuyor mu, yoksa sadece soyadlarımız mı aynı? Kardeşlik, paylaşılan hatıralardan çok, paylaşılan duygularla güçlenir. Kan bağı varsa ama gönül uzaksa, o sadece bir akrabalıktır. Gerçek kardeşlik değildir. Hayat bir yolculuk. İlişkiler, ibadetler, başarılar… Hepsi bir istikamete doğru akar. Ama mesele nereye vardığımız değil, nasıl bir niyetle yola çıktığımızdır. Kaç yıldır ibadet ettiğimiz değil, o ibadetin bizi neye dönüştürdüğüdür kıymetli olan. Ömür elbette güzeldir; ibadetle, hayırla yoğrulmuşsa… Ama sadece takvime yazmak yetmez. Asıl olan; o ibadet ruhumuzu nasıl yoğurdu, kalbimizi nasıl arındırdı, bizi neye çevirdi? Gerçek sevgi süresiyle değil, kaynağıyla ölçülür. Kimi bağlar kısa ama derindir, kimi bağlar uzun ama içi boştur. Çünkü sevginin kıymetini, beslendiği memba belirler. Ve o memba; samimiyet, ihlâs ve Allahü........
© Türkiye
