“Ben öleli dört ay olmuş, senin derdin ne?”
Hayat bize asla olması gerektiği gibi gözükmez ama aslında tam da olması gerektiği gibidir. Orada görürüz ki zıtlıklar birbirini tamamlar. Ölüm hayata tutku ve yorgunluk veriyor. İşte bu yüzden ölüm hayatın karşısında değil hayatın içindedir. Eğer sahici bir hayat sürmek istiyorsak sahici bir şekilde öleceğimizi de öğrenmek zorundayız. Kısa denecek bir dönem sonunda kaybettiğim yakınımı dört ay sonra rüyamda gördüğümde bana “Senin derdin ne? Ben öleli dört ay olmuş sen hâlâ bu yalan dünyada kavuşacağımızı umuyorsun. Bu konularda inançların nereye gitti?!.” Ben de rüyamda kendisine “Senin yoluna canımı dahil tüm varlığımı ortaya koymak istiyorum. Burada aklın değil duygularımızın yanındayım. Ne yapayım gönül öyle istiyor” demiştim. “Allaha ve ahiret hayatına inancımız tam. İnşallah aramızdaki sevginin bir mükâfatı olacaktır. Sen bunu bekle. Yalnız senden isteğim, öldüğümü ve kabir hayatına devam ettiğimi kabul etmendir. Büyüklerimizi vesile ederek dua etmeye ve sadaka vermeye devam et” demişti. Büyüklerimizin rüyalar hakkında beyanatlarını muteber kitaplardan ve sohbet erbabından okuyoruz. Yine de dört aylık hasretin sonunda kısa aralıklarla üç defa aynı tavsiyede bulunması, ona kavuşmak kadar rahatlattı beni. Hakke’l-yakîn anladım ki hayatımızı ebediyete göre tanzim etmeliyiz. Bu hayatın altında bitmeyen bir hayat daha vardır. Bu hayat sonsuzluktur... Mustafa Ali Mahdum
Bir yardım talebi
“Feridun Ağabey merhaba; Marmara........
© Türkiye
