Türkiye’de Devlet, Terör ve Siyasal Söylem
Görünür Krizin Ötesindeki Derin Çatlak
Türkiye’nin terörle mücadele tarihi, yalnızca şiddet eylemleriyle değil; aynı zamanda toplumsal hafızanın kırılması, devlete duyulan güvenin sarsılması ve siyasal iktidarların söylemsel tutarsızlıklarıyla şekillenmiştir. Kamuoyunda sıkça dile getirilen iddialar—örgütlerin dış bağlantıları, devletin süreçlere dair bilgisi, iktidarların stratejik hesapları, akademik olarak doğrulanması kolay olmayan, ancak toplumsal alanda güçlü karşılık bulan iddialardır. Bu durumun kendisi, Türkiye’de devlet-toplum ilişkisinin ne kadar zayıfladığının sert bir göstergesidir.
Siyasal Söylem ve Terör: Çelişkiler Üzerine Kurulu Bir İletişim Alanı
Türkiye’de terörle mücadele söylemi, çoğu zaman gerçek bir stratejiden ziyade iç politik konjonktürün ihtiyaçlarına göre şekillenmektedir. Terör eylemleri, siyasal iktidarların meşruiyet arayışında araçsallaştırılabilmekte; sert söylem ile gizli pazarlıkların yanyana varlık gösterebildiği tutarsız bir yapı ortaya çıkmaktadır.
Bu durum, topluma sürekli şu mesajı verir:
“Devlet neyin doğru olduğunu açıkça söylemez; vatandaş neyin gerçekten yaşandığını kendisi tahmin etmek zorundadır.”
Bu tür bir yönetişim biçimi sadece güvenlik politikalarını değil, devlet-toplum ilişkilerini de zehirler. Terör örgütlerinin varlığı üzerinden yürütülen siyasal iletişim, “gerçek bilgi” yerine “stratejik belirsizlik” yaratır; bu belirsizlik ise toplumda radikal şüpheleri büyütür.
Meşruiyet Erozyonu: Devletin Sessizliği, Toplumun Şüphesi
Kamuoyunda sıkça dile getirilen “devletin bazı süreçlere bilerek göz yumduğu” yönündeki iddiaların yaygınlığı, Türkiye’de devlete duyulan........





















Toi Staff
Gideon Levy
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein