menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Tanrı’nın Varlığı Üzerine Felsefi Bir İnceleme: Yaratıcı, Sebep ve Bilinemezlik Arasında

7 0
15.10.2025

İnsanlık tarihi boyunca “Tanrı var mıdır?” sorusu, metafiziğin en temel ve kalıcı problemi olmuştur. Bu soru, yalnızca dinin değil; felsefenin, bilimin, psikolojinin ve hatta dilin sınırlarını da test eder.
Teist gelenek, evrenin varlığına neden olan aşkın bir yaratıcıya inanmayı savunurken; ateist yaklaşım, böyle bir varlığın gereksiz veya çelişkili bir hipotez olduğunu ileri sürer. Agnostik düşünce ise, insan aklının bu konuda nihai bilgiye ulaşamayacağını öne sürer (Küng, 1978; Dawkins, 2006; Plantinga, 2011).

Bu makale, Tanrı fikrini “inanç” ve “bilgi” arasındaki sınırda konumlandırarak, hem klasik metafizik argümanları hem de modern bilimsel ve psikolojik yaklaşımları birlikte ele almayı amaçlamaktadır.

1.1. Ontolojik Argüman

Ontolojik argüman, ilk kez Aziz Anselmus (11. yy) tarafından formüle edilmiştir: “Tanrı, kendisinden daha büyüğü düşünülemeyen varlıktır; var olmamak, daha eksik bir durumu temsil eder; öyleyse Tanrı, zorunlu olarak vardır.” (Anselm, Proslogion).
Descartes da benzer biçimde, Tanrı’nın kavramının “varlığı zorunlu olarak içeren bir idea” olduğunu savunur (Descartes, Meditationes, 1641).
Ancak Immanuel Kant, bu argümana karşı çıkarak “varlık bir yüklem değildir” diyerek ontolojik kanıtın mantıksal geçersizliğini vurgular (Kant, Kritik der reinen Vernunft, 1781).

1.2. Kozmolojik Argüman

Aristoteles’in “ilk hareket ettirici” kavramından Aquinas’ın “ilk neden” anlayışına uzanan bu argüman, evrendeki her şeyin bir neden-sonuç zincirine bağlı olduğunu, bu zincirin sonsuz olamayacağını ve dolayısıyla ilk neden olarak Tanrı’nın zorunlu olduğunu ileri sürer (Aquinas, Summa Theologica, 13. yy).
David Hume ise bu argümanı eleştirerek, “evrenin varlığına bir neden atfetmek, insan deneyiminin ötesine geçmektir” der (Hume, Dialogues Concerning Natural Religion, 1779). Evrenin var olması, zorunlu olarak bir “yaratıcıyı” gerektirmez; çünkü “neden” kavramı evrenin dışında anlamını yitirir.

1.3. Teleolojik (Düzen) Argüman

Teleolojik argüman, doğadaki karmaşık düzenin bir akıl ürünü olmasını öne sürer. William Paley’in ünlü “saatçi” analojisi buna örnektir: Bir saat, bir saatçi gerektiriyorsa, evrendeki düzen de bir “akıllı tasarımcı” gerektirir (Paley, 1802).
Ancak Darwin’in evrim teorisi, biyolojik düzenin doğal süreçlerle açıklanabileceğini göstererek bu argümanı zayıflatmıştır. Richard Dawkins, evrimi “kör saatçi” olarak tanımlar; doğadaki karmaşıklık, bilinçli bir planın değil, seçilimsel süreçlerin ürünüdür (Dawkins, 1986).

Bilimsel devrim, Tanrı’nın açıklayıcı rolünü giderek daraltmıştır. Newton fiziğinde Tanrı, evrenin ilk düzenleyicisi olarak........

© Turkish Forum