Quo Vadis Fransa: İktidara, Macron’a ve Macronizme Karşı Toplumsal Direnişin ve Hak Mücadelesinin Çağrısı
Fransa, tarihsel olarak Avrupa’nın en güçlü işçi hareketi geleneklerine ve demokratik hak arama mücadelelerine sahip ülkelerinden biridir. 19. yüzyıldaki Paris Komünü’nden 1968 Mayıs hareketine kadar uzanan toplumsal mücadeleler, Fransa’yı işçi sınıfı ve sendikal örgütlenmenin kalesi haline getirmiştir (Seidman, 2004). Ancak son yıllarda yaşanan toplumsal gerilimler, ülkenin sosyal devlet anlayışını ve siyasal istikrarını ciddi biçimde sarsmaktadır. Emmanuel Macron’un 2017’de iktidara gelmesinden bu yana uygulanan neoliberal ekonomik politikalar, emeklilik reformları, vergi düzenlemeleri ve kamu hizmetlerinde kısıtlamalar toplumun geniş kesimlerinde huzursuzluk yaratmıştır (Amable & Palombarini, 2018).
Bu huzursuzluk, sendikaların öncülüğünde işçi sınıfı hareketleri, “Sarı Yelekliler” protestoları, öğrencilerin ve gençlerin gösterileri ve prekarya direnişi ile birlikte kitlesel bir toplumsal muhalefete dönüşmüştür. Sarı Yelekliler hareketi, 2018 sonbaharında yükselen yakıt fiyatlarına karşı başlasa da kısa sürede sosyal adaletsizlik ve siyasal temsil sorunlarını gündeme taşıyan bir halk isyanına dönüşmüştür (Brunet, 2019).
Toplumsal muhalefetin geniş tabanlı doğası yalnızca ekonomik gerekçelerle değil, aynı zamanda politik temsil krizleriyle de açıklanabilir. Macron’un merkezci siyaset anlayışı, bir yandan sağ ve sol arasında denge kurmayı amaçlarken, diğer yandan toplumsal talepleri karşılamada yetersiz kalmıştır (Bouillaud, 2019). Bu durum, hem Jean-Luc Mélenchon’un sol popülist hareketi olan La France Insoumise (LFI) hem de Marine Le Pen’in liderliğindeki aşırı sağ parti Rassemblement National (RN) için yeni fırsatlar yaratmıştır (Mondon & Winter, 2020).
Fransa’daki toplumsal direnişlerin temelinde ekonomik eşitsizlikler ve güvencesiz yaşam koşulları bulunmaktadır. 2008 küresel krizinden bu yana işsizlik oranlarının yüksek seyretmesi, güvencesiz istihdam biçimlerinin yaygınlaşması ve sosyal devletin sınırlandırılması geniş kitlelerde tepki yaratmıştır (Amable, 2020). Özellikle prekarya kesiminin artışı, toplumun genç ve çalışan nüfusunu doğrudan etkilemektedir.
Yakıt vergisi artışıyla başlayan Sarı Yelekliler hareketi, bu ekonomik adaletsizliğin simgesel bir yansıması olarak ortaya çıkmıştır. Başlangıçta kırsal kesimde yaşayan düşük gelirli sürücülerin tepkisiyle başlayan eylemler, kısa sürede sağlık, eğitim, kira fiyatları ve vergi adaletsizliği gibi daha geniş taleplere yönelmiştir (Brunet, 2019).
Macron hükümetinin uyguladığı neoliberal reformlar, kamu hizmetlerinin sınırlandırılması ve sosyal yardımların azaltılması üzerinden geniş bir toplumsal tepki çekmiştir. Özellikle emeklilik reformları, uzun süreli grevlerle karşılanmış ve bu süreçte ulaşım, sağlık ve eğitim gibi temel sektörlerde ciddi aksamalar yaşanmıştır (Mathieu, 2021). Bu durum, devletin toplumsal sözleşmeyi ihlal ettiği yönünde bir algı yaratmış ve protestoların geniş kitlelerce desteklenmesine yol açmıştır.
Öğrenciler ve gençler, bu sürecin en dinamik aktörlerinden biri olmuştur. Üniversite harçlarının artışı, burs imkânlarının azalması ve işsizliğin yaygınlaşması, gençlerin geleceğe dair umutlarını zayıflatmıştır. Bu nedenle öğrenciler, yalnızca eğitim sistemine karşı değil,........
© Turkish Forum
