Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Seçimleri: Federasyon, İki Devletli Çözüm ve Bölgesel Aktörlerin Stratejik Çıkarları
2025 yılı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) sadece bir seçim yılı değil; aynı zamanda adanın geleceğini belirleyecek stratejik yönelimlerin tartışıldığı bir dönüm noktasıdır. Cumhurbaşkanlığı seçimleri, iki temel vizyon etrafında şekillenmiştir: iki devletli çözüm ve federatif yeniden birleşme.
Kıbrıs adası, yirminci yüzyılın ortalarından bu yana Doğu Akdeniz’in en uzun soluklu siyasi sorunlarından birine sahne olmaktadır. 1974’teki Türk müdahalesi sonrası adanın fiilen ikiye ayrılmasıyla başlayan süreç, 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanıyla uluslararası sistemde hala 1983 den beri tanınmamış bir devlet yapısındadır. KKTC’nin bağımsızlık statüsü yalnızca Türkiye tarafından tanınmakta, bu yüzden de KKTC üzerindeki diplomatik izolasyon hala varlığını sürdürmektedir (Foreign Policy, 2025).
Bu bağlamda 2025 seçimleri, yalnızca yönetimsel bir tercih değil; adanın geleceğini belirleyecek stratejik bir kavşak olarak değerlendirilmelidir.
2025’te yapılacak olan seçimler, iki ana siyasi hattın rekabetine sahne olmaktadır. Mevcut Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, “iki devletli çözüm” tezini merkeze alarak Türkiye ile tam entegrasyon stratejisini savunurken, muhalefet lideri Tufan Erhürman ve Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) “iki toplumlu, iki kesimli federal çözüm” hedefini ön plana çıkarmaktadır (EUobserver, 2025). Bu iki yaklaşım, sadece siyasi bir tercihi değil, aynı zamanda Kıbrıs Türk toplumunun gelecekteki kimlik yöneliminin de göstergesi olarak okunmaktadır.
Seçim atmosferi, 2023 sonrasında Doğu Akdeniz’de yaşanan enerji ve güvenlik gelişmeleriyle daha da karmaşık hale gelmiştir. İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ın enerji koridoru planları; Türkiye’nin deniz yetki alanı politikaları; ABD ve İngiltere’nin askeri üs faaliyetleri, seçimlerin sadece yerel bir yarış olmadığını açıkça göstermektedir (Reuters, 2025). Dolayısıyla, seçim süreci hem iç politik söylemler hem de uluslararası stratejik dengeler açısından çok katmanlı bir analiz gerektirmektedir.
KKTC’de Siyasal Arka Plan ve Seçim Dinamikleri
KKTC’nin siyasal yapısı, Türkiye ile tarihsel bağlar ve dış müdahalelerden yoğun biçimde etkilenmektedir. 1983’teki bağımsızlık ilanı sonrasında ülke, demokratik seçim süreçleriyle yönetilmekledir.(KıbrısRaporu, 2025).
Ersin Tatar’ın liderliğindeki Ulusal Birlik Partisi (UBP), 2020’den bu yana iktidardadır ve “iki devletli çözüm” yaklaşımını Türkiye’nin resmi dış politikasıyla uyumlu şekilde sürdürmektedir. Ankara’nın siyasi desteği ve ekonomik yardımları, Tatar’ın pozisyonunu güçlendirmekte, ancak bu durum muhalefet tarafından “siyasal bağımlılık” olarak eleştirilmektedir (Cyprus Mail, 2025). Muhalefet ise, özellikle CTP öncülüğünde, Avrupa Birliği (AB) ile entegrasyonu ve federal müzakere sürecinin yeniden başlatılmasını savunmaktadır.
Seçim dinamikleri açısından 2025 yılı, toplumsal kutuplaşmanın derinleştiği bir dönemdir. CMIRS ve GENAR gibi araştırma kuruluşlarının anketleri, seçmenlerin yaklaşık @’ının kararsız olduğunu göstermektedir (CMIRS, 2025). Bu oran, seçimin sonucunu belirleyecek kritik bir unsur olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca, geçmişi yaşamayan genç seçmenlerin federatif çözüm yanlısı eğilim göstermesi; tarihi yaşayarak bilen kırsal ve yaşlı seçmenlerin ise iki devletli yapıya yönelmesi dikkat çekmektedir.
Medya alanında da kutuplaşma belirgindir. Türkiye merkezli medya kuruluşlarının ve KKTC de iki devletli çözüm yanlısı bazı medyanın etkisiyle iki devletli söylem öne çıkarken, diğer bazı yerel medya organları daha federatif bir tutum sergilemektedir. Bu asimetrik medya ortamı, seçimdeki süreçlerin kıyasıya geçtiğini göstermektedir (EUobserver, 2025).
Federasyon ve İki Devletli Çözüm Yaklaşımları
Kıbrıs sorunu, 1960’lardan bu yana “federasyon” ve “iki toplumlu yönetim” ilkeleri üzerinden tartışılagelmiştir. 2004 Annan Planı süreci, bu tartışmayı derinleştirmiş; Kıbrıs Rum tarafının planı reddetmesi, Kıbrıs Türk tarafının ise kabul etmesine rağmen birleşmenin gerçekleşmemesi, adanın geleceğininde yönünü çizmiştir (Annan Plan Raporu, 2004). Bu kırılma, Kıbrıs Türk kamuoyunda Batı yanlısı “federasyon umudunun zayıflaması”na neden olmuştur.
Ersin Tatar ve destekçileri, bu tarihsel deneyimi temel alarak, federasyon fikrinin “Rum tarafının egemenlik isteğine teslim olmak” anlamına geldiğini savunmaktadır. Tatar’a göre, iki ayrı devlet modeli, hem adada barışın hem de karşılıklı saygının tek sürdürülebilir çözümüdür (Cyprus Mail, 2025). Bu yaklaşım, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki “Mavi Vatan” doktriniyle de paralellik göstermektedir.
Buna karşılık, CTP lideri Tufan Erhürman ve federasyon yanlısı kesimler, iki toplumlu federasyonun hem uluslararası “meşruiyet” hem de ekonomik kalkınma açısından en rasyonel seçenek olduğunu ileri sürmektedir. Erhürman, federal bir çözümle KKTC’nin Avrupa Birliği içinde yer almasının, uzun vadede ekonomik izolasyonu sonlandırabileceğini savunmaktadır (EUobserver, 2025).
Bu iki yaklaşım arasındaki fark, yalnızca diplomatik bir tercih değil; kimlik, aidiyet ve egemenlik kavramlarının yeniden tanımlanması anlamına gelmektedir. İki........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein