menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Organize Suç ve Siyasal Yapı: Sosyo-Politik Analiz ve Reform Gereksinimi

11 0
24.10.2025

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nın ardından oluşan siyasal ve toplumsal dengelerin ürünü olarak, Doğu Akdeniz’in en tartışmalı bölgelerinden biri hâline gelmiştir. KKTC, Türkiye Cumhuriyeti ile kurduğu siyasal, ekonomik ve kültürel bağlar üzerinden ayakta duran bir yapıya sahiptir. Ancak bu bağımlı yapı, zamanla hem iç dinamiklerin hem de dış müdahalelerin etkisiyle ciddi yozlaşma süreçlerine sahne olmuştur. Son yirmi beş yıl içerisinde, ada genelinde organize suç örgütleri, seks ticareti, kara para aklama ve uyuşturucu trafiği gibi yasa dışı faaliyetlerin yoğunlaştığı bir dönem yaşanmıştır (Derya, 2021; Akın, 2023). Bu durum, sadece hukuki ve ekonomik düzeni değil, aynı zamanda toplumsal dokuyu da derinden etkilemiştir.

KKTC, son yıllarda organize suç, siyasal yozlaşma ve ekonomik bağımlılık gibi sorunlarla gündeme gelmiştir. Ülke içinde ve uluslararası alanda, bu durum adanın güvenlik, demokratikleşme ve toplumsal yapı açısından kritik bir noktada olduğunu göstermektedir.

KKTC’NİN SOSYO-POLİTİK YAPISININ TARİHSEL ARKA PLANI

Kıbrıs adası, tarih boyunca farklı medeniyetlerin egemenliği altında kalmış, bu nedenle çok katmanlı bir toplumsal yapıya sahip olmuştur. 1974 yılında Türkiye’nin askeri müdahalesi sonrasında adanın kuzeyinde Türk yönetimi kurulmuş, 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edilmiştir. Ancak uluslararası toplum tarafından tanınmaması, yalnızca Türkiye tarafından tanınması, KKTC’nin siyasal ve ekonomik açıdan sadece Türkiye’ye bağımlı bir konuma yerleşmesine neden olmuştur. Bu durum, devletin kurumsal gelişimini sınırlamış, demokratik mekanizmaların zayıf işlemesine yol açmıştır (Yılmaz, 2019).

1980’lerden itibaren Türkiye’den adaya artan mali ve idari destek, kısa vadede ekonomik istikrarı sağlasa da, uzun vadede bir tür “vesayet ilişkisi” yaratmıştır. Devlet kurumlarının özerk karar alma kapasitesi azalmış, Ankara’dan gelen direktiflerle şekillenen politikalar yerel demokratik süreci zayıflatmıştır. Bu bağımlılık ilişkisi, siyasetçilerin hesap verebilirliğini sınırlamış, kamu kaynaklarının dağıtımında yolsuzluk ve nepotizmi artırmıştır. Ayrıca, Türkiye çıkışlı dış yardımların denetimsiz kullanımı, kara para aklama ve yasa dışı fon aktarımı gibi faaliyetlere zemin hazırlamıştır (Gürkan, 2020).

1990’lardan itibaren, özellikle turizm ve kumarhane sektörünün gelişmesiyle birlikte, KKTC’nin ekonomik yapısında büyük bir dönüşüm yaşanmıştır. Bu dönüşüm, bir yandan ülkeye gelir sağlarken diğer yandan mafyatik ağların adaya yerleşmesini kolaylaştırmıştır. Kumarhaneler ve lüks oteller, zamanla kara para aklama ve organize suç yapılarının merkezleri hâline gelmiştir. Özellikle Türkiye ve Orta Doğu bağlantılı suç örgütlerinin KKTC’yi bir “sığınak” olarak kullanmaya başlaması, adanın uluslararası alanda “gri bölge” olarak anılmasına neden olmuştur (Uluslararası Şeffaflık Örgütü, 2022).

Toplumsal düzeyde ise bu süreç, ahlaki değerlerin aşınmasına ve kurumlara olan güvenin ciddi biçimde sarsılmasına yol açmıştır. Halk, siyasal elitlerin yozlaşmasına karşı giderek daha eleştirel bir tavır geliştirmiş, ancak kurumsal reform talepleri genellikle bastırılmıştır. Özellikle genç kuşaklar arasında, adalet ve eşitlik talebi, bağımsız bir devlet idealiyle birleşmiştir. Buna karşın, uzun yıllardır süregelen dış müdahaleler ve içsel güç mücadeleleri, bu taleplerin somut sonuçlara dönüşmesini engellemiştir.

Bu bağlamda, KKTC’nin sosyo-politik yapısı, tarihsel olarak hem iç hem de dış bağımlılıklar üzerine inşa edilmiştir. Bu yapı, devletin egemenliğini ve toplumun demokratikleşme sürecini zayıflatmış, organize suç ağlarının sistemin içine sızmasına uygun bir zemin yaratmıştır. Bu nedenle, sonraki bölümlerde incelenecek suç ve siyaset ilişkisi, sadece güncel bir sorun değil, yapısal bir kırılmanın yansıması olarak değerlendirilmelidir.

ORGANİZE SUÇ, SEKS TİCARETİ VE KARA PARA AKLAMA

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) organize suç yapılarının güçlenmesi, ekonomik ve siyasi zafiyetlerin kesişim noktasında ortaya çıkmıştır. Özellikle 2000 li yıllardan itibaren, Türkiye de ki AKP iktidarının desteği ve onlara bağımlı gruplarca geliştirilen, turizm, sex klübü ve kumarhane sektörünün hızlı gelişimi, denetim mekanizmalarının zayıflığıyla birleştiğinde, yasa dışı ağların faaliyet göstermesi için uygun bir zemin yaratmıştır (Gürsoy, 2021). Bu dönemde kara para aklama, uyuşturucu trafiği, yasa dışı bahis ve insan ticareti gibi suç faaliyetleri ada ekonomisinin “görünmeyen yüzü” haline gelmiştir. KKTC’nin uluslararası tanınırlığının olmaması, bu tür faaliyetlerin denetlenmesini zorlaştırmış ve adayı bölgesel suç ağları açısından cazip bir alan haline getirmiştir.

Birçok gazeteci, aktivist ve milletvekili, özellikle kadın ticareti ve seks köleliği konularında alarm verici tespitlerde bulunmuştur. Doğuş Derya (2022) ve Ayşemden Akın (2023) gibi isimler, KKTC’de kadınların sistematik biçimde seks işçiliğine zorlandığı, bazı otel ve gece kulüplerinin insan ticaretinin merkezleri hâline geldiği yönünde açıklamalar yapmıştır. Bu iddialar, sadece bireysel suçlardan ibaret değildir; aksine, bürokratik himaye, rüşvet ve siyasal bağlantılarla desteklenen organize bir sömürü sisteminin varlığını işaret etmektedir. Kadınların “çalışma izni” bahanesiyle ülkeye getirilip pasaportlarına el konulması, modern kölelik örnekleri arasında yer almaktadır (Uluslararası Göç Örgütü, 2023).

Kumarhane sektörü, organize suçun finansal damarlarından biri olarak öne çıkmaktadır. Özellikle büyük otel zincirlerinin aynı zamanda kara para aklama ve yasa dışı fon transferlerinde kullanıldığı iddiaları, hem yerel hem de uluslararası medyada geniş yankı bulmuştur. Bu bağlamda, adanın bazı bölgeleri “gri ekonomi alanları”na dönüşmüştür. Çakıcı, Falyalı ve benzeri figürlerin adadaki etkinliği, sadece suçun değil, siyasetin de bir parçası hâline gelmiştir (Kıbrıs Postası, 2022). Bu kişilerle bağlantılı otellerde veya kulüplerde kaydedilen cinsel içerikli videoların, politikacılara yönelik şantaj aracı olarak kullanıldığı iddiaları, sistemin yozlaşma derecesini gözler önüne sermektedir.

Ekonomik açıdan bakıldığında, kara para aklama faaliyetleri, KKTC ekonomisinin görünmeyen bir paydasını oluşturmuştur. Bankacılık ve finans sistemindeki şeffaflık eksikliği, özellikle Türkiye ve Ortadoğu kaynaklı sermaye hareketlerinin denetimini zorlaştırmaktadır. Bu durum, uluslararası mali istihbarat kurumlarının raporlarına da yansımış ve KKTC’nin “yüksek riskli bölge” olarak sınıflandırılmasına yol açmıştır (Financial Action Task Force, 2023). Böylece, yasa dışı ekonomik hareketlilik, devletin mali bağımsızlığını da zayıflatmış, kamu gelirlerinin adil dağılımını engellemiştir.

Tüm bu veriler dikkate alındığında, KKTC’de organize suçun sadece adli bir problem değil, aynı zamanda siyasal, ekonomik ve toplumsal bir kriz olduğu açıktır. Bu durum, devlet kurumlarının güvenilirliğini aşındırmakta, vatandaşların hukuk devleti ilkesine olan inancını zedelemektedir. Dolayısıyla, suçla mücadele yalnızca polisiye önlemlerle değil, kurumsal reformlar, yargı bağımsızlığının güçlendirilmesi ve uluslararası işbirliği mekanizmalarının........

© Turkish Forum