menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Korkunun Medyası, Kumpasın İktidarı: Cumhuriyetin 102. Yılında Gazeteciliğin İnfazı

9 0
29.10.2025

Karanlığın Işığa Tahammülsüzlüğü

102 yaşında bir cumhuriyet…
Bir asırdan fazla zamandır “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” yazısı, duvarlarda asılı duruyor. Ne var ki, o duvarların ardında yankılanan ses artık millete değil, güce ait. Kalemler kırılmıyor artık, çünkü çoğu zaten kendi kendini sansürlemiş durumda. Gazetecilik, haber peşinde değil; özgürlüğünün izinde koşuyor.

Bir zamanlar bu topraklarda basın, halkın gözü kulağıydı. Şimdi, gözü bantlı, kulağı tıkalı bir mahkûma dönüştü. Her yeni gözaltı, her yeni “casusluk” yaftası, aslında bir gazetecinin değil, halkın haber alma hakkının tutuklanmasıdır. Ve en acısı, bu tiyatro öyle ustalıkla sahneleniyor ki, alkışlayanlar bile oyunun içinde olduklarını fark etmiyor.

Korku, iktidarın en sevdiği müttefik.
Gazeteciye “ajan”, eleştiriye “terör”, sorgulamaya “ihanet” damgası vuruldukça, halkın vicdanı bir parça daha susturuluyor. İktidar, kendi yankı odasında yankılanan cümleleri gerçek sanıyor; oysa dışarıda bir ülke, karanlıkta el yordamıyla hakikati arıyor.

Haber Odasından Hücreye

Bir gazeteciye yapılan operasyon, sadece bir kişiye değil, bir fikre yapılır. Çünkü gazeteci, birey değil; toplumsal hafızanın taşıyıcısıdır.
Bugün hedefte Tele1 ‘in patronu gazeteci Merdan’dır, yarın başka bir isim. Ama mesele isim değildir. Mesele, kelimenin özgür olup olamayacağıdır.

Suçlama hazır: “Casusluk.”
Gerekçe hazır: “Milli güvenlik.”
Manşetler hazır: “Devlet düşmanlarına geçit yok!”
Ve perde kapanır. Çünkü seyirci, artık olan bitene alkış tutacak kadar yorgundur.

Bu ülkede artık gazeteci, bilgi topladığı için değil, bilgi topladığı şüphesiyle tutuklanıyor. Düşünsenize, gerçeği aramak “örgüt üyeliği” sayılıyor. Oysa gazetecilik, tam da bu örgütlerin karanlığını deşifre etmektir. Ama iktidar karanlıktan besleniyorsa, ışığı yakan herkes düşman olur.

Hukukun Rolü – Bağımsız Figüranlar

Bir zamanlar adalet terazisinin kefeleri vardı. Şimdi sadece tokmağı kaldı; o da kimin elindeyse, ses ondan geliyor.
Hukuk, bir tiyatroda yan rol gibi: Sahneye sadece gerektiğinde çıkar, sonra unutturulur. Kararlar adliyelerde değil, artık ekranlarda, manşetlerde, sosyal medya trollerinin yorumlarında veriliyor.

Savcılar, yasayı değil, rüzgârı okuyor.
Yargıçlar, vicdan yerine “güvenlik endişesi”yle karar veriyor.
Hukuk, iktidarın sadık bekçisi olunca, adalet değil, korku dağıtıyor.

Cumhuriyetin 102. yılında, Atatürk’ün “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” dediği nesillerin yerini, RTÜK kararlarıyla susturulmuş bir kuşak aldı.
Her yeni yasak, her yeni yayın durdurma kararı, aslında bir yayın değil, bir umudu kapatıyor.

Bir Gazetecinin Zincirleri

Bir gazeteciyi susturmak, bir toplumu sağır etmekle eşdeğerdir.
Merdan Yanardağ’ın tutuklanması da tam olarak budur: Gerçeği dile getiren bir sesin, bir sabah ansızın susturulması.
Üstelik bu, ne ilk ne de son perde.
Her yeni gözaltı, “örnek olsun” denilen bir sindirme provasıdır.
Ama tarihin ironisi şudur: Gerçeği susturmak isteyenler, sonunda tarihin sessizliğinde kaybolur.

Bir gazetecinin hücresine........

© Turkish Forum