menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Aptal Devlet: Kendi Kendini Yok Eden TC Devleti – Eleştirel Bir Siyasal Analiz

5 0
thursday

Devletlerin tarihsel süreç içerisinde yaptıkları stratejik hatalar, çoğu zaman kısa vadeli politik tercihlerle açıklansa da, bazı dönemlerde bu hatalar yapısal bir nitelik kazanarak varoluşsal sonuçlar doğurur. Türkiye Cumhuriyeti’nin son otuz yılda yaşadığı güvenlik, kurumsal çözülme ve bölgesel yalnızlaşma süreci, birçok akademisyen ve analist tarafından “devlet aklının zayıflaması” kavramıyla açıklanmaktadır. Bu çalışmaların ortak iddiası, devletin kendi güvenlik önceliklerini, kurumlarını ve toplumsal bütünlüğünü zayıflatan kararlar almasının, nihayetinde “kendi kendini tüketen devlet” görünümünü ortaya çıkardığıdır. Bu makalenin başlığında yer alan “Aptal Devlet” ifadesi, herhangi bir hakaret amacı taşımamakta, aksine eleştirel literatürde sıkça kullanılan “state failure by self-destruction” yaklaşımının Türkçe karşılığı olarak kullanılmaktadır.

Özellikle terör örgütü PKK’nın belediyeler, muhtarlıklar, yerel meclisler, meslek örgütleri, STK’lar ve hatta parlamenter düzeyde siyasal temsil alanlarına kademeli biçimde nüfuz etmesi; buna ek olarak “çözüm süreci” olarak adlandırılan dönemin yönetim biçimi, literatürde devletin kendi iç güvenlik dokusunu tahrip eden politikalar olarak tartışılmaktadır. Bu dönemde güvenlik birimlerinin denetim kapasitesinin daraltılması, kırsal ve kentsel alanlarda örgütsel faaliyetlerin serbestleşmesi, yerel yönetimlerde paralel idarî hatların oluşması, devletin kendi otoritesini parçalayan süreçler olarak değerlendirilmektedir.

Benzer şekilde, Suriye ve Irak politikalarında yapılan stratejik yanlışlar da devlet aklındaki çözülmenin bir dış politika boyutu olduğunu göstermektedir. Devletin hem Irak’ta özerk Kürdistan yapısının güçlenmesine hem de Suriye’de terör örgütü uzantılarının geniş alan hâkimiyeti kazanmasına dolaylı olarak zemin hazırlaması, eleştirel literatürde “tarihsel bir stratejik başarısızlık” şeklinde yorumlanmaktadır.

Devlet Aklının Krizi: Kavramsal Çerçeve

Devlet aklı, siyasal iktidarların günlük politik çıkarlarından bağımsız olarak devletin uzun vadeli güvenlik ve bütünlük çıkarlarını koruma kapasitesidir. Bu kapasite zayıfladığında devlet, kendi temel çıkarlarına ters düşen kararlar almaya başlar. Türkiye’de özellikle 1990’lardan itibaren devlet aklındaki kırılma, farklı kurumsal yapıların eş zamanlı olarak zayıflatılmasıyla görünür hâle gelmiştir. Devlet içi koordinasyon mekanizmalarının çökmesi, bürokratik deneyimin siyasetin anlık taleplerine teslim edilmesi ve kurumsal hafızanın erozyona uğraması, literatürde “devlet aklı çöküşü” olarak tanımlanmaktadır.

Bu bağlamda, Türkiye’nin iç güvenlik politikalarının uzun süre tutarlı bir stratejiye dayanmaması, terörle mücadelede dönemsel zikzaklar yaratmıştır. Bazı dönemlerde aşırı güvenlikçi yaklaşım, bazı dönemlerde ise tamamen denetimsizleştirilmiş süreçler uygulanmıştır. Bu tutarsızlık, devletin kendi iç bütünlüğünü koruma kapasitesini zayıflatan temel faktörlerden biri olarak görülmektedir. Eleştirel literatüre göre devlet, kendi varlığını tehdit eden yapılara karşı tutarlı bir güvenlik mimarisi geliştirememiş; aksine bu yapılara çeşitli dönemlerde alan açarak kendisini zayıflatmıştır.

Terör örgütü PKK’nın kent yapılanmalarının güçlenmesi, yerel yönetimler üzerindeki etkisinin artması ve toplumsal mobilizasyon kapasitesini artırması, devlet aklının zayıflığının en somut göstergelerinden biri olarak tartışılmaktadır. Devlet, bu süreçte kendi denetim mekanizmalarını etkisizleştirmiş; örgütün belediyeler ve özel sektör üzerinden finansal kapasitesini artırmasına engel olamamıştır. Bu durum, devletin kendi otoritesini paylaştığı bir alan yaratmış ve güvenlik risklerini büyütmüştür.

Benzer şekilde, merkezi idarenin yerel yönetimler üzerindeki gözetim kapasitesinin zayıflaması da devlet aklı krizinin bir yansımasıdır. Denetim raporlarının siyasi gerekçelerle göz ardı edilmesi, mali kaynakların şeffaf olmayan yapılara aktarılması ve yerel otoritenin devlet dışı aktörler tarafından kullanılması, devletin kendi kurumsal yapısını zedeleyen süreçler olarak analiz edilmiştir. Bu nedenle devlet aklı krizinin Türkiye’de yalnızca güvenlik değil, kurumsal işleyişi de içine alan geniş bir boyutu bulunmaktadır.

Özetle devlet aklı krizi, Türkiye’nin kendi kendini zayıflatan politikaları anlamak için temel bir kavramsal çerçeve sunmaktadır. Bu çerçeve, devletin kendi varlık koşullarını tehdit eden süreçleri bilerek veya bilmeyerek desteklemesini açıklamaktadır. Türkiye örneğinde bu kriz, iç ve dış politikada eş zamanlı olarak derinleşmiş ve devletin bütünsel kapasitesini zayıflatan bir yapısal sorun hâline gelmiştir.

Terör örgütü PKK’nın Siyaset ve Kurumlara Nüfuzu: Bir Devlet Zafiyetinin Anatomisi

PKK’nın belediyeler, yerel meclisler, muhtarlıklar, sivil toplum kuruluşları, bazı meslek örgütleri ve hatta TBMM düzeyinde siyasal temsil alanlarına ulaşabilmesi, devlet aklı açısından tarihsel bir zafiyetin göstergesi olarak değerlendirilmektedir. Örgüt,........

© Turkish Forum