Alevilik-Bektaşilik-Kızılbaşlık ve Türk Kimliği
Alevilik-Bektaşilik, tarihsel olarak Türk kültür ve inanç yapısının temel bir bileşeni olarak kabul edilmektedir. Bu inanç sistemi, İslam’ın Şii ve mistik unsurlarını Türk kültürü ile harmanlayarak Osmanlı ve Safevi dönemlerinde kendine özgü bir toplumsal yapı oluşturmuştur. Tarihsel süreçte Alevi topluluklar, sadece dini bir cemaat olarak değil, aynı zamanda toplumsal ve siyasi aktörler olarak da varlık göstermiştir (Öz, 2018).
Günümüzde bazı akademik ve siyasi söylemler, Aleviler “Kürt kimliği” ile ilişkilendirmekte ve bu kimliği doğal bir gerçeklik olarak sunmaktadır. Ancak tarihsel ve antropolojik veriler, bu yaklaşımın büyük ölçüde yapay bir inşaat olduğunu ortaya koymaktadır (Yıldız, 2020). Alevilerin etnik ve kültürel kökenleri, esas olarak Türkmen kökenli olup, Osmanlı ve Safevi politikaları ile şekillenen karmaşık bir geçmişe sahiptir.
Osmanlı-Safevi rekabeti sırasında Aleviler stratejik bölgelerde yerleştirilmiş ve bazı aşiretler asimile edilerek “Kürt kimliği” ile karıştırılmıştır. Yavuz Sultan Selim döneminde yürütülen politikalar, Alevi ve Türkmen kimliğinin korunması ile birlikte bazı toplulukların Kürtleştirilmesini amaçlayan stratejileri içermektedir (Kaplan, 2017). Bu süreç, günümüzde kimlik tartışmalarının temel nedenlerinden biri olarak değerlendirilmektedir.
Bu makalede, Alevilik-Kızılbaşlık- Bektaşilik’in tarihsel kökenleri, yapay “Kürt kimliği” ile olan ilişkisizliği ve Osmanlı-Safevi dönemlerinde yaşanan politik ve sosyo-kültürel dinamikler incelenecektir. Ayrıca Alevi topluluklarının kökenlerini anlamanın, günümüz sosyal yapısı ve kültürel bilinci açısından önemi ele alınacaktır. Makale, tarih, antropoloji, sosyoloji ve kültürel çalışmalar perspektifinden bilimsel bir inceleme sunmayı hedeflemektedir.
Alevilik-Kızılbaşlık-Bektaşilik’in Tarihsel Kökenleri
Alevilik, İslam’ın Şii mezhebine dayanan ve mistik öğelerle zenginleştirilen bir inanç sistemi olarak Türkler arasında tarihsel olarak gelişmiştir. Kızılbaş toplulukları, Aleviliğin savunucuları olarak Osmanlı-Safevi mücadelelerinde merkezi bir rol oynamış, dini ve siyasi kimliklerini bu süreç içinde pekiştirmişlerdir (Yıldız, 2020). Bu topluluklar, hem dini cemaat hem de Türkmen kökenli etnik grup olarak tarihsel bir varlık göstermiştir.
Tarihi belgeler, Alevilerin esasen Türkmen kökenli olduğunu ve Osmanlı-Safevi rekabeti sırasında bazı “Kürt aşiretleri” (sosyal grupları) içinde asimile edildiğini göstermektedir (Kara, 2016). Bu süreç, coğrafi dağılım ve kültürel kimlik açısından önemli sonuçlar doğurmuş, bazı Alevi gruplarının yapay “Kürt kimliği” ile karıştırılmasına yol açmıştır.
Osmanlı döneminde özellikle Yavuz Sultan Selim döneminde yürütülen politikalar, Alevileri (Türkmenleri) belirli bölgelerde kontrol altında tutmayı ve bazı toplulukların “Kürtleştirilmesini” amaçlayan stratejileri içeriyordu (Kaplan, 2017). Bu bağlamda, Alevilik-Bektaşilik-Kızılbaşlık yalnızca bir dini inanç sistemi değil, aynı zamanda bir kültürel ve etnik kimlik olarak tarihsel süreçte varlığını sürdürmüştür.
Bundan dolayı, Alevilik-Kızılbaşlık- Bektaşilik’in tarihsel kökenleri, Türkmen kökenli kolların tarihsel, kültürel ve dini birikimlerine dayanmaktadır. Bu kimlik, Osmanlı-Safevi döneminde yaşanan politik, sosyal ve kültürel süreçlerle şekillenmiş ve günümüzde Alevi topluluklarının kimlik bilincinde önemli bir rol oynamaya devam etmektedir (Demir, 2019; Erdem, 2021).
Yapay “Kürt Kimliği” ve Alevilik Arasındaki........
© Turkish Forum
