12 Eylül Erdoğan’larla Devam Ediyor: Darbenin Gölgesinde Demokrasi Arayışı
12 Eylül 1980 askeri darbesi, Türkiye’nin demokrasi tarihindeki en karanlık dönüm noktalarından biridir. Darbe yalnızca bir askeri iktidar değişikliği değil, aynı zamanda toplumsal ve siyasal yapının temelden dönüştürülmesi süreci olmuştur. CIA’nın “Bizim oğlanlar başardı” sözleri, bu darbenin uluslararası bir proje olduğunu gözler önüne sermektedir.
12 Eylül’ün en büyük hedeflerinden biri, ülkenin geleceğini inşa edebilecek siyasi yurtsever neslin yok edilmesidir. Üniversitelerde, sendikalarda, sokakta mücadele eden gençler, aydınlar, ülkücüler ve devrimciler, darağaçlarına gönderilmiş, işkencelerden geçirilmiş ve sürgünlere zorlanmıştır. Bunun sonucunda, ülke siyasetinde onuncu sınıf kifayetsiz, çıkarcı ve yolsuz politikacılar öne çıkmıştır.
12 Eylül 1980 askeri darbesi, yalnızca bir tarihsel olay değil; bugün hâlâ etkilerini hissettiğimiz bir süreçtir. Darbenin bilançosu ağırdır: 650.000 gözaltı, 517 idam kararı, 48 idam, 171 işkence ölümü, 1,6 milyon kişi fişlendi, on binlerce kişi işinden, okulundan, ülkesinden edildi. Fakat bilanço yalnızca rakamlarla ölçülemez. Asıl darbe, Türkiye’nin en dinamik, en yaratıcı, en yurtsever neslinin yok edilmesidir.
Darbeden önce Türkiye’de üniversitelerde, fabrikalarda, köylerde, şehirlerde yükselen bir özgürlük ve eşitlik mücadelesi vardı. Gençler, işçiler, kadınlar, köylüler örgütleniyordu. Bu hareketler, emperyalizme bağımlılığa, yolsuzluğa, tarikat düzenine karşı gerçek bir alternatif yaratma potansiyeli taşıyordu. İşte 12 Eylül bu potansiyeli boğdu.
Ve geriye ne kaldı? Yurtseverliğin yerine sahte milliyetçilik, Atatürkçülüğün yerine sahte Atatürkçülük, bağımsızlığın yerine NATO bağımlılığı, halkçı siyasetin yerine çıkarcı onuncu sınıf politikacılar kaldı.
Bugün Erdoğan iktidarı, aslında bu sürecin güncel halidir. 12 Eylül, Atatürk’ün laik, halkçı ve bağımsızlıkçı mirasını sahte Atatürkçülük ve sahte milliyetçilik maskeleri altında yok etmiş; tarikat düzenini, yolsuzluk kültürünü ve emperyalizme bağımlılığı kalıcılaştırmıştır. CHP’nin dönüştürülerek “anlaşmalı muhalefet” haline getirilmesi, bugünkü “sarı muhalefet” çizgisinin kökenidir.
Ayrıca 12 Eylül, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında Türkiye’yi taşeron haline getiren sürecin de anahtarıdır. Erdoğan’ın BOP eşbaşkanlığı, komşu ülkelerin (Irak, Suriye, Libya) çöküşüne Türkiye’nin ortak edilmesi, 12 Eylül’de kurulan düzenin güncel uzantısıdır.
12 Eylül ve Yurtsever Neslin Yok Edilişi
12 Eylül 1980 askeri darbesi, Türkiye’de yalnızca bir iktidar değişikliği değil, bir nesli yok eden bir travmadır. Üniversitelerde, sendikalarda ve sokaklarda mücadele eden gençler, aydınlar ve yurtseverler hedef alındı. Bu nesil, ülkenin demokratik, laik ve bağımsız geleceğini inşa edebilecek kapasiteye sahipti. Darbe, bu potansiyeli fiilen ortadan kaldırarak, Türkiye’yi geleceksiz bırakmayı amaçladı.
Darbeden önce üniversitelerde yükselen öğrenci hareketi, işçi sınıfı mücadelesi ve köylerde örgütlenen köylü hareketleri, toplumun demokrasi bilincini besliyordu. Ancak 12 Eylül, bu örgütlenmeleri yasaklayarak, binlerce genci hapse attı, işkenceye maruz bıraktı ve sürgünlere gönderdi. İdam edilenler, sakat bırakılanlar ve fişlenenler, bir ülkenin geleceğini temsil ediyordu.
Bu süreçte CIA’nın “Bizim oğlanlar başardı” ifadesi, darbenin yalnızca yerli aktörler tarafından değil, uluslararası çıkarlar doğrultusunda planlandığını gösteriyor. ABD, Soğuk Savaş bağlamında Türkiye’yi kendi çıkarlarına uygun bir bölgesel üs haline getirmek istiyordu. Bu nedenle darbe, hem iç hem dış destekle gerçekleştirildi.
Yurtsever neslin yok edilmesiyle birlikte Türkiye’nin siyasal ve toplumsal hafızası zarar gördü. Halkçı ve bağımsızlıkçı değerler törpülendi. Gençlik, işçi sınıfı ve kadın hareketleri sindirildi. Darbeden sonra geriye kalan yalnızca korku, sessizlik ve onuncu sınıf politikacılara bırakılmış bir ülke oldu.
“Gençlik darağaçlarında sallandı,
Umutlarımız beton duvarlara çarptı.
Yurtseverlik suç sayıldı,
Emperyalizme kul olmak erdem.”
— Sefa Yürükel
12 Eylül’ün en somut etkilerinden biri, siyaset sahnesinde onuncu sınıf politikacıların öne çıkmasıdır. Darbe sonrasında halkçı, yurtsever ve bağımsızlıkçı siyasetçiler tasfiye edilmiş, yerlerine çıkarcı, kifayetsiz, yolsuz politikacılar gelmiştir. Bu isimler, koltuklarını korumak ve kendi çıkarlarını maksimize etmek dışında........
© Turkish Forum
