Kutuplaştırma, iftira ve nefret oyunlarına dikkat!
Türk milletinin her millî bayramında ve 10 Kasım’da, Atatürk düşmanları adeta motive olup kinlerini, nefretlerini kusmak için bir seferberliğe giriyorlar.
Hani bir söz var ya: “Dilencinin keyfi işlek caddede gelir.”
İşte onlar da, algı kanallarının en açık olduğu, dikkatlerin yoğunlaştığı bu özel günleri fırsata çevirip Atatürk’ü hedef hâline getiriyorlar.
Atatürk, 87 yıl önce aramızdan ayrılmış; bedenen aramızda yok. Oysa İslam’ın yüce Peygamberi, “Ölülerinizin iyiliklerini, güzelliklerini anın; kötülüklerini ise görmezden gelin.” buyurmuşken, bu kişiler Atatürk’ün eserlerine, mirasına, mücadelesine ve ailesine en aşağılık ifadelerle saldırmaktan bir an olsun vazgeçmiyorlar.
Üstelik bunu da İslam maskesiyle yahut Osmanlı maskesiyle yapıyorlar.
Bayrağımızı, ezanımızı, namusumuzu ve bağımsızlığımızı hedef alan Haçlı ordularını denize döken, karaya gömen Atatürk’e bir de “İslam düşmanı” iftirası atıyorlar.
Hem de bunu, Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir kurumun kurucusu ve 1930’larda Elmalılı Hamdi Yazır’a Kur’an’ın Türkçe tefsirini (Hak Dini Kur’an Dili), Mehmet Akif Ersoy’a ise mealini hazırlatan Atatürk’e karşı yapıyorlar.
Oysa Atatürk, sevapları ve günahlarıyla Allah’ın huzuruna gitmiş bir insandır. Kul olmanın hesabını Allah’ın huzurunda verecektir. Onu aşağılık bir dille eleştirenler, ona iftira atanlar kendini günahsız mı sanıyor?
Anasının karnından doğduğu gibi öteki dünyaya ulaşacağını mı sanıyor? Yine İslam’ın yüce Peygamberi
Hz. Muhammed şöyle buyurmuştur:
“Ölülerinizi sadece hayırla anınız; çünkü kendileri cennetlik ise günaha girersiniz, cehennemlik iseler içinde bulundukları bela kendilerine yeter.”
Hâl böyleyken, böylesine aşağılık bir üslupla Atatürk’e ve her anısında, hatırasında, karesinde imanlı, ihlaslı olduğu ispatlanmış annesi Zübeyde Hanım’a iftira atmak hangi Müslümana yakışır? Belki de Atatürk’e hakaret eden,
iftira atanlar cehennemden; Atatürk ise cennetten onlara el sallayacaktır. Allah’ın vereceği yargıyı hangi kul aciz terazisiyle verebilir? Elbette “Kemalizm” adı altında milletin millî ve manevî değerlerinden kopuk ideolojik yaklaşımların; ya da içi boşaltılmış “Atatürkçülük” iddialarının, karşı tarafta Atatürk düşmanlığı üret-tiği gerçeğinin de farkındayız.
Böyle bir çizgiyi takip eden, milletin millî ve dinî değerlerine, sembollerine düşmanlık besleyen günümüz CHP’si de bol bol Atatürk düşmanı yaratmaktadır.
Bunları Atatürkçülük, Kemalizm adına yapınca; karşısında Atatürk’e düşmanlık yaparak CHP’ye zarar vereceğini düşünen bir kitle oluşmaktadır.
Oysa CHP’yi Atatürk ile birlikte anmak, CHP’ye yapılacak en büyük iyilik olmaktadır. Çünkü Atatürk maskesi, onların en büyük zırhıdır.
Aslında bunlar, Necip Fazıl Kısakürek’in şu sözünde ifadesini bulduğu gibi birbirini beslemektedir:
“Ey düşmanım! Sen benim ifadem ve hızımsın; Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın!”
10 Kasım’da Atatürk düşmanlığı için fırsatı kaçırmayanlardan biri de Trabzonspor’un tribün lideri “Jan Başkan” lakaplı Meh-met Fındıkçı olmuştur.
Atatürk’ü kastederek, “Yüce Allah’a, peygamberlere ve âlimlere saygısı olmayan kim olursa olsun, babam dahi olsa saygı duymam.” şeklinde bir paylaşım yapmıştır. Şimdi gündemde o paylaşım vardır; Trabzonspor’un gündemi
bu konu olmuştur. Sosyal medyada bu manada kutuplaşmalar başlamıştır. Ancak Trabzonspor’un tribün lideri “Jan Başkan” lakaplı Mehmet Fındıkçı’nın bu paylaşımı, aslında kendisine yöneltilen şu eleştiriye cevaptır:
“Tribün lideri, İstiklal Marşı’nda eller cepte duracak, Atatürk düşmanlığı yapacak; biz de saygı duyacağız, öyle mi?”
Trabzonspor’un tribün liderinin, İstiklal Marşı okunurken tribünlerdeki davranışlarına ait videosunu izledim. Eller cepte, gülüyor, yanındakilerle konuşuyor; yüzünde umursamaz bir ifade... Hiç oralı değil.
Ve en önemlisi, okunan İstiklal Marşı’ndan çok büyük bir rahatsızlık duyduğu her hâlinden belli.
Peki, hadi diyelim ki;
“O (Hz. Muhammed), Allah’ın birinci ve en büyük kuludur. Onun izinde bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim,........© Türkgün





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein
John Nosta
Rachel Marsden
Joshua Schultheis