menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

KKTC seçimleri ve Kıbrıs Türk’ü adına duruş

41 8
27.10.2025

KKTC’de geçtiğimiz hafta yapılan seçimlerde, merhum Rauf Denktaş’ın Kıbrıs Türklüğü için verdiği mücadeleyi kendine rehber edinen ve bu misyonu sürdüren Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın karşısında, CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman kazanan oldu. Seçim öncesine ve sonrasına ait tartışmalar ise hâlâ devam ediyor.

Tufan Erhürman, seçim sonrası yaptığı açıklamalarda dengeli, ölçülü bir üslup tercih etse de siyasi çizgisi itibarıyla Kıbrıs’ta federasyon temelli çözüm modelini savunan ve “Kıbrıs Türklüğü” misyonuna mesafeli bir yaklaşım sergileyen birisidir. Bu yönüyle Erhürman’ın, geçmişte benzer düşünceleri paylaşan Mehmet Ali Talat ve Mustafa Akıncı’nın politik anlayışından beslendiği çok nettir. Bugüne kadar hep onların ikliminde olmanın gereğini yapmıştır.
Zaten Tufan Erhürman, Türk düşmanlığında “Türkiye’nin bizi kurtardığını söyleyebilirsiniz, ancak Kıbrıs’ta yeterinden fazla kalmıştır.”, “Türkiye senin olabilir ama benim anavatanım değil.”, “Türkiye’nin Kıbrıs’taki varlığı uluslararası hukuka aykırıdır.” diyecek kadar pervasızlaşmış Mehmet Ali Talat sonrası CTP Genel Başkanlığı’na seçilmişti. Mehmet Ali Talat, geçtiğimiz günlerde gerçekleşen devir teslim töreninde de başköşelerde arz-ı endam ediyordu. Yani yeniden piyasaya çıktı.
Mehmet Ali Talat ve Mustafa Akıncı, geçmişte çok net Türkiye karşıtı, hatta “Türkiye KKTC’de işgalci” diyecek kadar düşmanlık olarak tarif edilebilecek politikalarıyla öne çıkmış; Kıbrıs meselesinde Rum tarafına daha yakın bir federasyon anlayışını savunmuşlardı. Tufan Erhürman ise onların siyasi çizgisini sürdürmekle birlikte bugüne kadar bu tutumu onlar kadar radikal olmasa da daha yumuşak ve diplomatik bir dille ifade etmeyi tercih etmiştir.
Tufan Erhürman, seçimlerden önce “KKTC” sıfatını, KKTC bayrağını hiç kullanmadı. Türklük adına sembolik de olsa bir duruşu olmadı.

“Varsa federasyon, yoksa federasyon.” dedi. Çünkü CTP’nin temellenmiş zihniyeti tam olarak “Türk askerini Kıbrıs’ta istemiyoruz; Kıbrıs federasyonla yönetilebilir.” noktasındadır.
Tufan Erhürman, seçim öncesinde sık sık “Kıbrıs’ta kalıcı çözüm için federasyon müzakerelerini yeniden başlatacağım.” şeklindeki düşüncesini tekrarlamıştı. Niyetini daha açık görmek isteyenler için bir örnekte şu gelişme olmuştu: Seçimlerden kısa bir süre önce KKTC Cumhuriyet Meclisi’nde, “Tanınma sürecini engellemeyi amaçlayan, tüketilmiş federal çözüm arayışlarına şu veya bu kelime oyunlarıyla dönülmesine asla onay verilmeyecektir.” diyerek “Kıbrıs Sorununa İki Devletli Çözüm Konusunda Karar Önerisi” oy çokluğuyla kabul edilmişti.
Cumhurbaşkanı adayı Tufan Erhürman’ın partisi olan Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) ise böylesine önemli bir oylamaya katılmamış ve genel kuruldan ayrılmıştı. Bu davranışıyla “federasyon” tezlerine bağlılığını somut biçimde bu şekilde göstermişti.

***
MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) konusunda haykırmasının yegâne sebebi, Tufan Erhürman gibilerinin sicilinde açıkça görülen teslimiyetçi zihniyettir. Sayın Devlet Bahçeli’nin millî duruşu, hamasi bir çıkış değil; atalarımızın ferasetine dayanan bir uyarıdır.
Nitekim Vezir Tonyukuk’un dediği gibi: “Göz odur ki dağın arkasını göre, akıl odur ki başa geleceği bile.”
Bugün dağın arkasını görebilen, tehlikeyi önceden sezen bir devlet aklına her zamankinden fazla ihtiyaç vardır.
Yine Ahmed Yesevî, “Her göz görmez bu günden yarını.” derken; milletlerin kaderini şekillendiren vizyonun, günü değil yarını okuyabilme kudretinde olduğunu hatırlatır.
Atatürk’ün şu uyarısı da aynı çizgiyi sürdürür:

“Yolunda yürüyen bir yolcunun yalnız ufku görmesi kâfi değildir; muhakkak ufkun ötesini de görmesi ve bilmesi lazımdır.”

Ve yine Atatürk’ün şu sözü bugün için bir ders niteliğindedir: “Felaket başa gelmeden evvel önleyici ve koruyucu tedbirleri düşünmek lazımdır. Geldikten sonra dövünmenin yararı yoktur.”


Bazıları, sanki ortada Rum ve Yunan tarafının memnuniyetle sarılacağı bir federasyon tezinin savunucuları yokmuş gibi davranıyor. Sanki Kıbrıs Türklüğünün değer yargılarını, sembollerini ve varlık iradesini adadan silmeye çalışan bir zihniyet yokmuş gibi...
Bu tabloya rağmen, MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin tepkisini “kişisel çıkış” gibi göstermeye çalışıyorlar.

Hatta işi daha da ileriye götürüp onu demokrasiye ve sandığa karşıymış gibi göstermeye cüret ediyorlar. Oysa ortada duran gerçek, Kıbrıs Türklüğünün onuruna ve egemenliğine sahip çıkma kararlılığından başka bir şey değildir.

KKTC seçim sonuçları belli olur olmaz, Tufan Erhürman’ı destekleyen; Rum ağzıyla konuşan, zafer sarhoşu olmuş bazı gazeteciler televizyon ekranlarına çıkıp, “Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisi yarın geri çekilmeli; yetkim olsa ‘persona non grata’ ilan ederdim!” diyerek kin ve nefret pompalamaya........

© Türkgün