'Burası Dingo’nun ahırı değil!'
“Dingo” denince bizim “Necip millet” tamamı İtalyan ve Belçika kökenli, Amerika’nın kuruluş aşamasında önceki ünlü çizgi romanlarını hatırlar. Teksas, Tommiks, Teks, Zagor, Kaptan Swing vs… Çocukluk yıllarımızda bizde az okumadık. “Hay aksi kör şeytan!” repliklerini. Oysa “Dingo’nun ahırı yüzde yüz yerli. Osmanlı’ya ilk tramvay 1872’de gelmiş. Elektrikli değil. Atlar çekiyor. Taksim yakınlarında ahır işleten Rum Dingo, devrin idarecilerine rüşvet verince tramvayı çeken atlar Dingo’nun ahırına çekilir. Tabii para ile. Ayrıcalıklıdır Dingo. Devletin ahır işletmeciliği yanında ruhsatsız meyhaneden, kadın pazarlamasına kadar dönemin yasalarına aykırı işlerini de koruma altında gerçekleştirir. Girenin çıkanın belli olmadığı söz konusu mekandan dolayı halk arasında “Dingo’nun Ahırı” tabiri oluşur. İki yıl üçlü öğretim yani “Sabahçı-öğlenci-akşamcı” olarak eğitim gördüğüm Ankara-Yenimahalle-Demetevler İlkokulu’nda günlük olağan akıştaki aksaklıklara öfke ile “Burası Dingo’nun ahırı mı?” deyimini ilk defa duymuştum.
Ortaokulda matematik öğretmenimiz sıkça kullanırken bir de tebeşir fırlatırdı yüzümüze. Derken kanıksadık…
Kahvehanede, meyhanede ve hatta kütüphanede kuralları çiğneyenler için yüksek perdeden tekrarlanırdı bu söz.
Ev araması, gözaltı ve ters kelepçeden sonra Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne getirilip, birkaç koridordan sonra “Bekle burada” komutunda ilk dikkatimi gözlerini tavana dikip hareketsiz duran eski bir dost çekti. Benden bir ya da iki yaş küçük. Fakat 80 sonrası yapılanmada yollarımızın kesiştiği, fikir ayrılıkları yaşamamıza rağmen aynı gazetede yazan kişi olarak “Hayrola kardeş” dedim. Gözlerini tavandan ve yüzünü dayattıkları duvardan ayırmadan: “Abi, vallahi bilmiyorum. Sabah namazından sonra evi basıp; beni buraya getirdiler…” der demez: Bizim gözaltıcı polislerin tekmili birden aslan kesildi…
“Ne oluyoruz ulann! Burası Dingo’nun ahırı mı? Konuşmak yasak! Bakışmak bile yasak! Akıllı olun! Aklınızı alırız!..”
Ne de olsa “Eski kaşarız”, geçmişten antremanlıyız. Karakolun; pembekola dönüşü, kamera sistemi, işkenceyi önleme tedbirleri yanında birazcık da medyadaki markamıza güvenerek dikildim:
“Ne yani; beni dövecek misin? Daha ifademi almadan Fetö gibi yandaşlarınıza bilgimi sızdıracaksınız? “Vurun ulan ölmem! Hadi vurun! Vatanını en çok sevenin görevini en iyi yaptığını bakalım kim ispatlayacak!” sözleri ile çizmeyi aştım.........
© Toplumsal
