Zihinsel hâlimizin halli
Okumayı, araştırmayı, hele sorgulamayı hiç sevmiyoruz ve bu mesele kolektif bir vicdan muhasebesi diye düşünüyorum. Zira bir kişinin cehaletinden öte, bir toplumun topyekûn düşünmeyi de terk edişi söz konusu...
18. yüzyılda, Aydınlık Çağı düşünürlerinden Denis Diderot (1), cehalete kafa tutarken hem bilimde ve sanatta hem de felsefede sınır tanımıyordu...
Ama bugün, bilgi çağının göbeğinde, yapay zekâların insanın düşünme kapasitesini dahi tartıştığı bir dönemde hâlâ dogmaların gölgesinde yaşamayı seçiyor olmamız, gerçekten izan ve mizanla açıklanamayacak bir ruh hâli ya da beyin felci olmalı...
Kısaca, dumura uğramış zihin hâli diyebileceğimiz bu kilitlenmenin tarihsel bağlamını düşündüğümüzde, Halil İnalcık’ın (2) uyarısı hatırlanmalıdır:
"Cumhuriyet’i kuran kadronun nefret ettiği üç temel tehdit vardı: Yabancıların iç işlerimize müdahalesi, etnik bölücülük ve dinî taassup."
Bu üç tehlike yalnızca siyasi bir tavır değildi; toplumsal varlığımızı şekillendiren kurucu kırmızı çizgilerimizdi...
Bugün yabancı sermaye artık yalnızca ekonomimizi değil, karar mekanizmalarımızı da kontrol ediyor. Etnik fay hatları siyaset mühendisliğinin temel malzemesine dönüşmüş durumda. Dinî taassup ise bireyi özgürleştiren değil, susturan, hizaya getiren bir mekanizma hâline geldi ki o kırmızı çizgiler teker teker silinmiş gibi... Hatta Cihan Dura’nın (3) işaret ettiği gibi, bu tehditler daha da güçlenmiş hâlde karşımızda duruyor ve diyor ki:
"Atatürkçü aydınların suskunluğu, bu vahim tablonun orta yerinde bir ihmal değil, bir ihanet gibi duruyor."
Tekrar Diderot’ya dönmek gerekir.
Zira bu ikilikleri en yalın ve çarpıcı şekilde ortaya koymuş ve diyor ki:
“Eğer rahipleri istiyorsanız filozoflara ihtiyacınız yok demektir. Eğer filozofları istiyorsanız rahiplere gerek yoktur.”
Bunu yalnızca laiklik tartışmasına dair düşünmeyin; bu söz, aklın ve dogmanın, sorgulamanın ve kör inancın arasındaki çelişkiyi ortaya koyuyor.
Diderot’nun filozofları yalnızca bilgi sahipleri değil, halkı uyandıranlardı. Bugün ise o filozofların yerini ekranlarda bağıran yorumcular, sosyal medyada veri manipülasyonlarıyla fikir üreten “fenomenler” almış hâlde.
Böylece, aydınlanma yerini algoritmik cehalete bırakırken, entelektüel çaba yerine kolaycı kopyalar tercih edilir olmuş...
Noam Chomsky ise bu durumu şöyle açıklıyor (4):“İnsanlar, manipüle edildiklerini bilmeyecek........
© Toplumsal
