menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kasıtsız strateji

7 0
03.06.2025

Düşünme hataları, doğru olduğunu sandığımız anlarda bile bizi yanıltabilir, ki bu hataların en önemlilerinden biri, “doğrulama eğilimi” dediğimiz yeni bilgileri yalnızca mevcut inancımıza uyanları kabul ederken çelişenleri reddetme eğilimimiz...

Toplumda bu düşünme hataları, tarihsel, kültürel ve sosyal dinamiklerle birleştiğinde ise hem kişisel hem de toplumsal düzeyde derin etkiler yaratıyor, yaralar açıyor.

Mesela, siyasi kutuplaşmadan önyargılara, eğitim eksikliğinden bilgi kirliliğine kadar pek çok alanda kendini gösteren bu durum, gerçeğe ulaşılmasını da zorlaştırıyor.

Yaşadığımız sıkıntılar ortadayken bu hataları neden yapıyoruz? Buna ne sebep oluyor, nasıl tezahür ediyor? Daha da önemlisi, bundan kurtulmak mümkün mü?

Hepimizin dünya, hayat, insanlar, doğa, politika, din ya da ekonomi hakkında görüşleri elbette ki vardır ve bunları genellikle kesin doğru kabul ederiz. Ancak, bu görüşlerimize uymayan delillerle karşılaştığımızda, bunları görmezden geliyoruz ya da tamamen reddediyoruz, hatta doğru olsalar bile...

İşte bu, doğrulama eğiliminin ta kendisi, ki bizde bu eğilim, siyasi kutuplaşma ve taraftarlıkta açıkça görülüyor;

İnsanlar, destekledikleri parti ya da liderin her kararını doğru kabul ederken, aksi yöndeki delilleri ve gerçekleri, mesela bir liderin hatalı politikası veya ekonomik bir başarısızlığında, “dış güçler” gibi gerekçeyle reddedebiliyorlar, ki bu sağlıklı tartışma kültürünü engelliyor, kutuplaşmayı derinleştiriyor ve de ortak akıl arayışını zorlaştırıyor.

Medya da bu eğilimi körüklüyor;

İnsanlar kendi dünya görüşlerine uyan haber kaynaklarını takip ederken, diğerlerini “yandaş” ya da “yalan” diye etiketliyor. Sosyal medyada, özellikle X gibi platformlarda, insanlar kendi görüşlerini destekleyen paylaşımları yayarken, aksi bilgileri görmezden geliyor ya da trolleme ile susturuyor.

Neticede, bilgi kirliliği artırıyor ve gerçek yerine “algılar” tartışılır hale geliyor.

Toplumsal önyargılarda doğrulama eğiliminin bir başka yansıması;

Farklı etnik, dini veya kültürel gruplara dair genel yargılar, kişilerin kendi gruplarını yüceltirken diğerlerinin ötekileşmesine yol açıyor yani toplumsal ayrışmayı körüklüyor, empatiyi azaltıyor ve birlikte yaşama kültürünü de zedeliyor.

Benzer bir durum ekonomik kararlarda da söz konusu; insanların kısa vadeli kazançları destekleyen bilgilere odaklanıp, uzun vadeli riskleri göz ardı edebiliyor olması gibi..

Tüm bunların........

© Toplumsal