menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Erdinç Gültekin: Hayatın asi öykücüsü

3 0
01.06.2025

Öyle ki, bu satırların yazan da, O'nun sosyal medyadaki paylaşımının gerçek değil bir öykü olduğunu, aynı zamanda ABD'li efsane öykücü O. Henry'nin veliahtı, takipçisi olarak gösterildiğini bilahare öğrenmiştir.

Gerçekten edebiyatımızın halktan beslenen, isyankâr ama umutlu kalemlerinden Erdinç Gültekin, şimdi son kitabı 'Arıza Var' ile bir kez daha hayatımızın sahici köşelerimize ışık tutuyor.

O'nun Mehmet Bahçeci ile yaptığı röportajdan (*), yaşam öyküsünü, kaleminin gücünü ve duruşunu da gözlemleyebiliriz;

Evvelemirde kendisini “tembel bir öykücü” diye tanımlıyor... Ama yüzlerce öykü yazmış, çoğunu da çalışırken tuttuğu notlarla...

Diyorum ki, O'nun hikâyelerine sinen sahiciliğin sırrı bu olmalı...

İşte;
Arıza Var, Sular Kararırken, Benim Kâbuslarım, Viran Köfteci, Gökyüzünün Hemen Altında, Bir Uzak Yağmur, Kekeme ve Geberik adlı öykü kitapları ile Yâr Yanığı isimli şiir kitabı ve son olarak Arıza Var...

Erdinç Gültekin'in edebiyatımızda derin izlerini taşıyan öyküleri , röportajları , toplumsal duygu ve düşüncelerini ifade eden makalelerin pek çok dergide, sitede yer aldığını belirtirken, özellikle hatırlatmakta fayda görüyorum; Gerçekten o öykülerin her biri, insanların hayatlarına dokunuyor, derinden sarsıyor... Sanki, okurunu düşünmeye, sorgulamaya yönlendiren bir güce sahip...

Öykücülüğü, yukarıda bahsettiğimiz efsane O. Henry’nin sürpriz sonlu, insan kokan hikâyelerini andırıyor. O Henry'nin gerçek adı William Sydney Porter ve kısa öykülerinde, insanların hayatlarındaki duygusal ve ironik anları ustalıkla işleyen bir yazar olarak biliniyor ve tanınıyor...

İşte Erdinç Gültekin'de yalın, etkileyici ve günlük yaşamdan derin anlamlar çıkaran üslubuyla O. Henry gibi, kısa öykülerinde insan ilişkilerine, ahlaki ikilemlere ve toplumsal gözlemlere odaklanarak yazıyor.

Örneğin, Ağaçtaki Elma öyküsünde sıradan bir an üzerinden derin bir sorgulama yaratırken, O. Henry’nin de o beklenmedik insani temalarla dolu anlatımı, gibi...

Röportajında, “Tarz, yazarın kendisini tanımasıyla oluşuyor,” diyor ve ekliyor: “Okuyucu mutlu olursa biz de mutlu oluruz, roman yazabileceğimi sanmıyorum,” derken de kısa öykünün onun için bir yaşam biçimi olduğunu görüyoruz.

Bu arada;
İzmir, onun için hem yuva hem de yara olmuş, “beton, cam ve metal yığını” diye tarif ettiği bu şehre adeta sitem ediyor;
“Toprak yok. Toprak kokusu yok.”

Bu........

© Toplumsal