menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“Yeni Dünya Düzeni”: Emperyalist kapitalizmin müesses nizamının tıpkı basımı!

11 0
29.09.2025

Gazi Mustafa Kemal hakkında mümkün olduğu kadar suskun kalmayı tercih eden Batı entelektüalizmi, bazı adamlar hakkında destanlar kurgulamayı tercih eder. Aşağıda bunlardan birini, kitabımdan iktibas ederek yazdım. Ülkemizde- bölgemizde- dünyamızda sınıflar mücadelesinin kızgınlaştığı günümüzde komploya dayanan kaşarlanmış tuzaklara düşmemek önem kazandı. Çünkü devrimci dinamiği genç kadın ve erkekler temsil ediyor. İnatla yazıyorum teori-pratik-praxis süreci bilgi bilimsel paradigmayı radikal yorumlamayı zorunlu kılıyor… Bunu gözden kaçırdığımızda gündelik popülist siyaset kaosu kolumuzu yakalar. Buradan kitabımıza geçelim:

“Hiçbir zaman bu bağlamda araştırılmamış olan bir konu da; “açık toplum”cu ütopik burjuva liberal “ilerlemeci” entelektüellerinin pasif direniş “kahraman”ı olan Mohandas Karamçand Gandhi (1869-1948)’nin “gizem”li öyküsünün kesişme noktalarıdır. Babası Hinduların alt kastlarından tüccar “Vayçyas”lardan olup Kathiavar yarımadasındaki küçücük bir prensliğin babadan oğula geçen başbakanıydı. Fakat modern toplumun geçerli olan kapitalist üretim ilişkileri içinde ise, varlıklı bir tüccar burjuva ailesine üyeydi. Babasının yerine başbakan olacağı umudu ile Londra'ya hukuk okumaya gönderilmişti. 1888-1891 yıllarında Londra’dayken 1890’da bir süre için oraya gelen Hintli yazar Rabindranath Tagore (1861-1941) ile tanıştı. (Aynı zaman dilimleri içinde RoundTable’ın temeli olan Rhodes to Stead derneğinin kurulduğunu tekrar anımsatalım). Aynı yıl ünlü mistik Theosophical Society’nin London kurucusu Çarlık Rusyası gizli servisi Ohrana ajanı olan Madam H. P. Blavatsky ile de tanışmıştı. Derneğin Britanya ve özellikle Hindistan faaliyetleri içinde önemli bir konumda bulunmuş Majestelerinin gizli servislerinin atası Britania Service’nin ajanlarından “feminist” Bayan Annie Besant da Gandhi’nin uzun yıllar sıkı dostu olmuştur. (“Umudumuz Yüce Ruh”un biyografisindeki bu anektotları nedense daima karanlıkta bırakılmıştır!) 1891-93 yılları arasında Hindistan’daki avukatlık deneyiminden sonra Güney Afrika’ya gelmişti. 1893’ten 1914’e kadar bu ülkede kalmıştı. Sınıf ayrımı olan kast toplumundan gelen biri olarak, ırk ayrımı ile tanıştığı bu topraklarda Boer Savaşı’nda Britanya Sömürge Ordusu’nun hizmetindeki bir sağlık birliğini yönetmişti. (O sırada orada bulunan -emperyalist orientalizmin ideologlarından “romantik” y.n.- Rudyard Kipling de hem yaralılarla ilgileniyor, hem de askerler için bir gazete üretiyordu). Savaşın ardından “1904 yılında bir akşam Johannesbourg-Durban trenine bineceği sırada, bir İngiliz dostu (bu kişinin kimliği yine nedense hiç açıklanmamıştır! y.n.) ona filozof John Ruskin’in “Unto This Last adlı kitabını”18 vermişti. O yıllarda yıllık kazançı beş bin sterlinden fazlaydı, bu o zaman Güney Afrika için çok zengin biri olduğunu vurguluyordu. Bu varlık yapısı da XX. yüzyılın başında Britanya’da öğrenim görmüş, zengin tüccar bir aileden gelen zengin bir avukatın sömürge yönetimi ile arasındaki ilişkilerin o kadar da soğuk olamayacağının delilleriydi. Ne ki, Güney Afrika Komünist Partisi’nin elmas/pırlanta/altın madenlerinde sömürgecilerin insanlık dışı uygulamalarına karşı örgütlediği grevlerde, özellikle Hintli maden işçilerini pasif davranarak uzlaşma yolları aramaları konusunda da teşvik ederek, başarılı bir ‘grev kırıcılığı’ yapması, hiç şüphesiz sömürge yönetimindeki ideologların da dikkatini çekmiştir. Ya da “bir görevi”(!) yerine getirmişti. O yıllarda emperyal oryantalizmin öncülerinden Ruskin-Kipling çizgisinde kurulacak olan RoundTable’ın gücünü 1897’de oluşturulmaya başlanan “Milner’in Çocuk Bahçesi”den aldığını........

© Toplumsal