menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hep bir Diyarbakırlı, bir Xançepekli olarak yaşadı…

19 5
02.04.2025

Diyarbakırlı Ermeni yazar Mıgırdiç Margosyan’la İstanbul’da, çalıştığım Özgür Gündem ve devamındaki gazetelerde köşe yazdığı yıllarda tanıştım. Gazeteye pek uğramazdı, daha çok Taksim civarında, Beyoğlu caddesinde karşılaşıyorduk, selamlaşıyorduk. Pek yakınına sokulmazdım, öyle uzun uzadıya halleşmezdik, ayak üstü sormayı, uzaktan uzağa izlemeyi tercih ederdim. Aslında onu yaşayan bir hazine gibi görüyordum, nedense daha fazla yaklaşsam, dokunsam bu hazineyi incitecekmişim gibi geliyordu bana. Onunla konuşurken hep bir iki adım geride durur, öyle sorardım, uzaklaşana kadar da izlerdim arkasından. Yüreği yaşadıklarından büyük bir insandı, saygın bir aydındı, güçlü bir anlatıcıydı, iyi bir edebiyatçıydı, kaleminden dökülen Diyarbakır’ın yerel Türkçe ağzına hayrandım. Hele bir yürüyüşü vardı, bir yol alışı vardı, anlatamam. O yürürken, Diyarbakırlı bir delikanlı İstiklal’de yürüyor sanırdım. Bu konuda kendisi, “Her zaman Diyarbakır’la yatıp kalkan biriyim. Diyarbakır benim bir parçam, ben de onun bir parçasıyım...” demiş zaten, daha fazla ne ekleyebilirim ki söylediklerine...

Onu tanıyabilmek, anlayabilmek için babasının hayat hikayesinden başlamak gerekiyor. Mıgırdiç Margosyan’ın Dişçi Ali olarak tanınan babası Sarkis Margosyan, daha sonra milletvekili, Urfa kontenjanından Cumhuriyet Senatörü olacak Siverek’in namlı diş hekimi Bucaklı Dişçi Hasan Tekin Oral’ın yanında mesleği öğreniyor. Dişçi Ali Sarkis Margosyan, Dicle’nin Herêdan köyündendi, şimdi ise baba ocağından uzak, Şişli Ermeni Mezarlığı’nda yatıyor. Büyük Felaket yıllarında, İttihatçı Osmanlı Ordusu tarafından Der Zor’a sürülen Ermeni kafilelerinin insan kırımı güzargahı üzerinde bulunan Siverek’ten geçerken Kürt yazar Mehmed Uzun’un köyü Şereptûl’de bir su kuyusunun başında unutuluyor, daha dört yaşlarında annesi Saro’dan, kızkardeşi........

© Tigris Haber