Digor, her haline bittiğim yer…
Digor, bende iz bırakmış yerlerin başında gelir. Yüreğimde yer edinmiş Göle, Kağızman, Tuzluca, Tekman, Karayazı, Varto, Karlıova, Yedisu, Diyadin, Erciş, Muradiye, Çaldıran, Özalp, Başkale, Şemdinli, Beytüşşebap, Eruh, Hizan, Tatvan, Baykan, Gercüş, Mazıdağı, Bismil, Hazro, Kulp gibi, iliklerine kadar ezilmiş, teslim alınmak istenmiş Hilvan gibi, Siverek gibi. Çıplak güçle sınanmış, vurulmuş, kabuklarına çekilmeye, susu pus yaşamaya zorlanmış ama yenilmemiş, boyun eğmemiş, korkularıyla baş edebilmiş bu yerlerin başında gelir Digor, her haline bittiğim yer. Öyle böyle değil, baskı ve şiddetin alasıyla iradesinin sınandığı ama teslim alınamadığı o en zorlu, o en ağır geçen günlerinde onu yaşadım, onu tanıdım. Biliyorum, çığlığı hala dağ taş duyuluyor, sesi hala kulaklarda çınlıyor. Nasıl unutabiliriz ki çoluk çocuk, genç yaşlı, kadın erkek olarak omuz omuza yürüdüğü o en sıcak Ağustos gününde kuşatılmış köylerden, yaylalardan, özgür dağlardan güneşine yürüyen Digor’u, Serhat’ın en inatçı şehrini. Vahşetin kol gezdiği, kimsenin kimseye ses olamadığı, yüreğini taşa bile açamadığı, her bir yandan kuşatılmış kendi köyünde, kendi mahallesinde, kendi sokağında, kendi evinde bir başına kaldığı, gölgesine sığındığı, örgütlü zorbalara inat kendi kalabildiği şehrimdir Digor. Öyle ya, kendi yalnızlığına yoldaş olduğu, büyük sessizlik içinde kendi yoluna gittiği günlerde onu tanıdım, yüreğimle ona sığındım, onun oldum. En iyi Mazlum bilir, orta yerde kaldığım........
© Tigris Haber
