YOLSUZLUĞUN KANIKSANMASI: Çürümenin Varış Noktası
Bir toplumda yolsuzluk, “olağan” addedilmeye başlandığında, o toplumun ahlaki çöküşünün de kilometre taşları döşenmiş demektir. Türkiye’de son yıllarda yaşananlar, maalesef bu gerçeğin acı bir yansıması. Yolsuzluk artık “yadırganan” değil, “kanıksanan” bir olgudur. Sokaktaki vatandaşın dilinde “Memlekette yolsuzluk yapmayan mı var?” cümlesi, adeta bir kader kabullenişinin ifadesidir. Peki, bir suç olması gereken yolsuzluk nasıl oldu da gündelik hayatın sıradan bir parçası haline geldi?
İnançsızlık ve Gerçeklik Arasında: İBB Örneği
Son dönemde İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) üzerinden dönen tartışmalar, bu kanıksamanın sembolik bir örneği. Yolsuzluk iddiaları ortaya saçıldığında, toplumun bir kesimi bu haberleri “inanılması güç” buluyor, diğer kesim ise “Zaten her yerde aynı şeyler oluyor” diyerek omuz silkiyor. İnananlar ile inanmayanlar arasındaki bu kutuplaşma bile, meselenin derinliğini gösteriyor: Yolsuzluğun sıradanlaşması, toplumsal refleksleri köreltmiş durumdadır. İnsanlar yaşananları “olağan” kabul ederek tepkisizleşiyor veya gerçekliği reddederek psikolojik bir savunma geliştiriyor. Her iki durumda da suçun failleri, cezasızlık zırhına bürünüyor.
Dini Söylemin İstismarı: Ahlaki Çöküşün Perdesi
Bu tabloyu daha da vahim hale getiren ise yolsuzluğun kimi çevrelerce “dini” argümanlarla meşrulaştırılma çabalarıdır. “Hırsızlık değil” fetvası gibi söylemler, toplumun manevi değerlerinin istismar edilerek........
© Tigris Haber
