SİLAHLAR SUSSUN AMA ADALET DE KONUŞSUN
Bu yazı, tarafların temel argümanlarını anlamaya yönelik tarafsız bir analizdir. Terör örgütlerinin meşruiyetini tanımaz.
Türkiye’nin en derin yaralarından biri olan PKK meselesi, yeniden ülke gündeminin başköşesinde. Son günlerde, 'silah bırakma' tartışmaları kamuoyunu ikiye bölmüş durumda. Bir taraf çatışmasızlık için çağrı yaparken, diğer taraf terörün ödüllendirilmemesi gerektiğini vurguluyor. Bu yazıda, hem devletin hem de dağdakilerin bakış açılarını anlamaya çalışarak çözüm arayışına ışık tutmayı amaçlıyorum.
Devletin Gözünden: Güvenlik ve Adalet
Türkiye Cumhuriyeti devleti, 40 yıla yakın süredir PKK terör örgütüyle mücadele ediyor. Bu mücadelede:
- 40 binden fazla insan hayatını kaybetti
- Her yıl 10-15 milyar dolarlık bir güvenlik bütçesi ayrılıyor
- Binlerce köy boşaldı, milyonlarca kişi göç etmek zorunda kaldı
Devletin temel yaklaşımı şu: Barış olacaksa, bu sadece silahların susmasıyla değil, adaletin ve mağdur haklarının tesisiyle mümkün olabilir.
Silah bırakma için öne çıkan devlet talepleri:
✔ Pişmanlık ve suçun kabulü
✔ Mağdurların adalet taleplerinin karşılanması
✔ Silahların uluslararası denetimle ve kayıtsız şartsız teslimi
Devletin süreçle ilgili çekinceleri ise şunlardır:
- Geçmiş süreçlerde (1999 ve 2015) yaşanan güven kaybı
- Teröristlerin siyasete girmesiyle meşruiyet kazanması riski
- Şehit ailelerinin bu sürece olan tepkisi
Dağdakilerin Gözünden: Kimlik ve Gelecek
PKK’ya katılanların büyük kısmı, örgüte katılış gerekçesi olarak kimliklerini, dillerini ve kültürlerini özgürce yaşayamamayı gösteriyor. Ayrıca geçmişte yaşanan köy boşaltmaları, faili meçhuller ve hak ihlalleri de motivasyon kaynakları arasında.
Silah bırakmak için öne sürülen talepler şunlar:
✔ Siyasi tutukluların serbest bırakılması
✔ Kürt kimliğinin anayasal güvenceye alınması
✔ Anadilde eğitim ve kültürel haklar
✔ Abdullah Öcalan’ın müzakere sürecine dahil edilmesi
Örgüt mensuplarının........
© Tigris Haber
