Ahlakın üniforması yoktur
“İş ve siyasi ahlak nedir? Farklı ahlaklar yoktur. Tek ahlak vardır, o da yaptığına yansır.”
Bu cümle, belki de en çok unutulan, hatırlanmak istenmeyen gerçeğimizi yüzümüze vuruyor: Ahlak, bağlamdan bağlama şekil değiştiren bir davranış maskesi değil, insanın varoluşuna sinmiş bir omurga meselesidir.
Modern toplumda, ahlak kimi zaman vitrin süsü gibi kullanılıyor. Konuşmalarda bolca yer bulur ama eylemlerde kendine nadiren rastlanır. İnsan kaynakları formlarında, şirket değerlerinde, siyasi kampanyalarda her yerdedir; ama sokağa çıkınca genellikle mesaiyi bitirmiş olur. Ne diyordu Kant? “Ahlaklılık, yalnızca dıştan uygun davranışla değil, içten gelen bir görev duygusuyla anlam kazanır.” Yani ahlak bir dış görünüm değil, iç yapıdır. Makul davranışla değil, makbul niyetle ilgilidir.
Volkswagen’in 2015’teki meşhur emisyon skandalı, mühendislik başarısı ile etik çöküşün aynı fabrikadan çıkabildiğini gösterdi. Testlerde çevreci görünen araçlar, yolda tam tersini yapıyordu. Yani şirket, “yeşil”görünmeye çalışırken çevreyi kirletmekte beis görmemişti. Çünkü kısa vadeli kazanç, uzun vadeli değerlerin önüne geçti. Kant’ın “İnsan, başkasını araç olarak değil, her zaman amaç olarak görmelidir” sözü burada yeniden yankılanmalıydı. Oysa burada insan değil, pazar payı hedef alınmıştı. Sanki bu araçlar Almanca “dürüstlük” kelimesini navigasyonda “bilinmeyen rota” olarak gösteriyordu. Kant bu tabloyu görseydi, “ödev ahlakı”nın yanına bir de “çevreye duyarlı yazılım güncellemesi”ni dâhil ederdi.
Türkiye’de ise durum daha ironik. Sayıştay raporlarında yer alan usulsüzlükler artık neredeyse geleneksel el sanatları gibi; her yıl yineleniyor, inceleniyor ve… Sonra rafa........
© Tigris Haber
