menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Rüyam ve “Mühendislik Felsefesi”

7 6
27.03.2025

Uykularımdan uyandırır rüyam

Sen uyursun ben uyuyamam

Bu aralar nedense çok sık rüya görmeye başladım. Kullandığım ilaçların yan etkisinden mi, geceleri sık sık uyanmamdan mı, bilemiyorum. Dün gece rüyamda sevgili dayım Nurettin Değirmenci (d.1951-ö.28 Mart 2019) ile birlikteydim. İstanbul’a, bana gelmişti. Birçok konuda, kendimizden geçmişçesine sohbet ediyorduk ve bazen de ciddi ciddi tartışıyorduk. Bir ara nedenini belirtmeden, gülümseyerek:

“Yeğenim, sen iyi bir mühendissin ama çoğu kez duygularınla hareket ediyorsun. Olaylara ve olgulara bazen mühendisçe bakmıyorsun; aklınla hareket etmiyor duygularının sesine fazla kulak veriyorsun. Hatırlar mısın, sana “Mühendislik Felsefesi” başlıklı bir yazımı göndermiştim; hem okumanı ve hem de yazımla ilgili düşüncelerini öğrenmek istemiştim. Bu yazı arşivinde olmalı, bul ve o yazıyı dikkatlice yeniden oku. Unutma: Yaptıklarımız ve yapacaklarımız ancak yaşama bir katısı olduğu zaman bir anlam kazanır. Her şeyde hep mühendisçe ve analitik düşün, her zaman ölçü ve sayıları esas al. Sevdiğin felsefe ve matematik sana bu konuda yardımcı olacaktır…”

şeklinde konuşmasını sürdürürken ben uyandım. Biraz uzanır vaziyette kalıp sonra yatağa oturdum. Gerçek hayata dönünce saate baktım, 3.45’i gösteriyordu. Unutmamak için hemen notumu aldım ama şaşkın bir vaziyete… Uykunun mahmurluğunda dayım, felsefe, matematik, kavram, sayı, ölçü kafamda uçuşuyor. Dayım beni uyarıyor muydu, bir şeye mi dikkatimi çekmek istiyordu yoksa her zaman geçmişte yaptığımız gibi felsefe, matematik, bilim ve bunların toplumsal gelişmeye etkisi hakkında sohbet mi ediyorduk, bilmiyorum, herhangi bir imada bulunmadı. Uyku ve rüya sersemi olarak yataktan kalktım ve gidip elimi yüzümü yıkayınca biraz kendime geldim. Sonra saat 4.30 gibi bilgisayarımı açıp merakla arşivimi taramaya başladım. Dayımın gerçekten de göndermiş olduğu böyle bir yazı olabilir mi diye aramaya başladım, biraz uğraştıktan sonra gerçekten de söylediği gibi bir yazı olduğunu gördüm ve çok şaşırdım. Yazı 20 Ocak 2010 tarihinde gönderilmiş. Kendimi alamayıp yazıyı tekrar tekrar okudum. Harika, özgün güzel bir yazı. Tesadüfe bakın ki; arşivimi tararken dayımın vefat tarihinin de 28 Mart 2019 olduğunu anımsadım. Vefatının 6. yıldönümü nedeniyle, anısına hürmetle “Mühendislik Felsefesi” başlıklı özgün yazısını paylaşmak istiyorum. Yazım devrimci ruhuna saygı duruşum olsun. (5 Mart 2025/ Ayvalık)

Dayım Nurettin Değirmenci’nin Gönderdiği Yazı:

«Mühendislik Felsefesi

İnsanın yaratıcılığı, doğanın yaratıcılığının bir parçasıdır.

Doğada nesneler, hareketler ve hareket aralıkları vardır. Nesne olmadan hareket ve hareket aralığı olmaz. Örneğin, Ay olmadan Ay’ın hareketleri ve kendi çevresindeki dönüş süresi olamaz.

Nesneler canlı ve cansız diye ayrılabilir. Nesnelerin mekanik ve elektriksel özellikleri olur.

Doğanın Birinci Yasası, cansız varlıklara, “Dış etki olmadıkça olduğu gibi varlığını sürdür” der. Aynı yasa, canlılara, sevgiyle, “Yaşa ve yaşat, türünü sürdür!” der; umut ve cesaret duygularına neden olur. Bu yasa gereği, insanlar, sadece bu dünyada değil, öldükten sonra da varlıklarını sürdürmek isterler. Öte dünya veya doğaüstü, Doğanın Birinci Yasası ve kavramlar gereğidir. İnsanlar, sahip oldukları kavramlarla orantılı doğaüstü düşüncesine ve inanışına sahip olurlar.

Doğanın Üçüncü Yasası, cansız varlıklara, “Etkiye birebir tepki göster” der. Aynı yasa, canlılara, öfkeyle, “Kendini savun! Öl ve öldür!” der; umutsuzluk ve korku duygularını yaratır.

İkinci Yasa güçten yanadır.

Canlılar, yaşamlarını sürdürmek için doğanın donattığı yetilerle ihtiyaçlarını doğadan temin ederler.

İnsan, doğanın kıymetli bir varlığı olarak:

1-Doğa yasaları gereği, varlığını ve türünü sürdürmek ister. Ek olarak öte dünyada yaşamını sürdürmeye çalışır.

2-Bellekte bilgi biriktirme, dış dünyada araç-gereç kullanma, beceri kazanma, öte dünyada yaşam isteği özellikleriyle insan diğer canlılardan ayrılır.

İnsan önce amaç belirler, sonra amacına ulaşmak ister.

A-Belleğindeki bilgi birikimi ile orantılı hayal kurar, düşünür (Ölçer), yaratıcılığını ekler, yargıya varır.

B-İnsan yargılarını dış dünyada bedeni, sahip olduğu araç-gereçler, beceri ve yeteneği ile uygulamaya koyar. Sonucu ölçü ile denetler. Amaca ulaşma çabasına, “Görev” adı verilir.

I-Görev başarı ile tamamlanır; insan, mutlu olur.

II-Görev başarısız olduğunda; insan, mutsuz olur.

İnsanları başarıya iten dürtü, Doğanın İkinci Yasasıdır. Bu yasa gereği, insan, hemcinsi dâhil bütün varlıkları denetimi altına almak ister.

Doğadaki bütün nesne, hareket ve hareket aralıkları doğa yasalarının denetiminde olup doğa yasaları ile birbirine bağlıdır. Bu nedenle, doğada mutlak mantık ve yöntem vardır. Bilgeler doğa yasalarını keşfetmeye başlayınca, doğadan, mantıklı ve yöntemli olmayı öğrenirler.

Evrensel yasalar:

—Evrensel mantığı,

—Evrensel yöntemi,

—Evrensel kurumları,

—Evrensel ölçüleri,

—Evrensel değerleri yaratır.

Örneğin, badem ağaçları, yasaları gereği bir kurum oluştururlar. Bu kurumun bütün üyeleri varlığını sürdürmeye çalışır ve son üye yok oluncaya kadar direnirler. Ancak, şiddetli dış etkiler sonucu kurumlar yok olabilir. Görecelilik Yasası gereği, doğanın yok olan kurumu, dış etkilerle orantılı yeni bir kurum olarak ortaya çıkabilir. Doğal işleyiş binlerce asırdır böyle devam eder.

Doğada denge (Adalet) zorunlu ihtiyaçtır. Görecelilik Yasası gereği, dış etkilerle dengeler bozulur. Doğanın........

© Tigris Haber