Çürümenin kaçınılmaz sonu: Yıkım
Toplumlar da tıpkı insanlar gibi, kaderin kollarında bir ömür boyu yürürler. Doğar, büyür, güçlenirler. Kaderin rüzgârıyla yücelir, ama aynı zamanda zaafların karanlık kuyusuna düşer, hataların yükünü omuzlarında taşırlar. Tarihin derinliklerine baktığımızda, bu kaçınılmaz gerçek karşımıza çıkar. İbn Haldun’un zamana meydan okuyan sözleri bu döngüyü özetler:
“Devletler de insanlar gibidir; doğar, büyür ve ölür.”
Ölüm… Sadece bir son değil, kaçınılmaz bir hakikat. Bireyler için olduğu kadar milletler için de. Ancak bu sona giden yol, sessizce sarmalayan bir zehirle hızlanır: toplumsal çürüme.
Ahlaki değerler birer birer erir, adaletin terazisi titrer, çıkarcılık gölgesini her yere salar. Liyakat yok sayılır, ehil olmayanlar saltanat sürer. Sadece siyaset değil, ticaret, eğitim, sanat, hatta toplumun ruhu bile yozlaşır.
Kutsal kitabımız Kur’an, bu büyük imtihanı bizlere şöyle haber........
© Tigris Haber
