menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

ZİNCİR DEĞİL EŞLİK: YENİ BİR BİRLİKTELİK BİÇİMİ ÜZERİNE

20 7
13.06.2025

1. Kurumun Gölgesinde: Evlilik Neyi Taşıyamıyor?

Eş birlikteliği, insanın sevgiyle kurduğu en kadim yapılardan biridir. Ancak zamanla bu yapının kendi ağırlığı, sevginin üstüne çökmüştür. Başlangıçta içten, doğal bir yönelme olan bu birliktelik biçimi; yüzyıllar içinde ritüellerle, kurallarla, rollerle, beklentilerle kaplanmış; artık sevgi değil, tutucu evlilik sisteminin kendisi belirleyici olmuştur.

İki insanın birbirine yönelme hali; toplumsal statülere, ekonomik denkliklere, aile onaylarına, zaman çizelgelerine ve hatta geleneksel görev tanımlarına bağlandığında, o bağ kendi doğallığını kaybeder. Sevgiye ait olan şey, kurumun biçimine sıkıştığında taşınamaz hale gelir.

Bu bozulmanın tarihi ise rastlantısal değil, sistematiktir. Özellikle uygarlık sürecinin başlangıcında atılan adımlar bunu gösterir. Babil uygarlığında kadının ev hapsine alınması ve erkeğin evin gardiyanı olarak konumlandırılmasıyla birlikte, aşkın doğal akışı tıkanmış; evlilik, sevginin değil aidiyetin ve güvenliğin simgesine dönüşmüştür. O günden bugüne, sevginin taşıyamadığı bir yapıyı sevgiyle ayakta tutmaya çalışıyoruz. Belki de asıl yorgunluk burada başlıyor.

İnsan aynı evde yaşadığı biriyle çok uzaklaşabilir. Kalbinin içinde kilometrelerce uzak bir yalnızlık taşıyabilir. Evlilik, fiziksel yakınlığı garantilese de zihinsel ve duygusal uyumu garantilemez. Hatta çoğu zaman, insanlar ilişki ilerledikçe birbirini daha az duyar hale gelir. Birlikte yaşamak, birlikte hissetmekten farklıdır. Aynı yatakta farklı rüyalar gören iki kişi, zamanla birbirine değil, kendi yalnızlıklarına döner. Evlilik, bir süre sonra ritüele dönüşürken, taraflar yalnızca........

© Tigris Haber