ZİHİNSEL YAZILIM GÜNCELLEMELERİ VE KENDİNİ KAYBEDEN İNSAN!
Modern Tekniklerin Ötesinde Sessiz Bir Gerçeklik Var mı?
Çağımızın insanı, içsel boşlukla baş edebilmek için çeşitli zihinsel ve spiritüel tekniklerle donanıyor. Artık zihin bir yazılım, insan ise bu yazılıma müdahale eden bir operatör gibi konumlandırılıyor.
Biyoenerji, NLP, aile dizimi, yaşam koçluğu, nefes terapileri, reiki, yoga, kundalini, ayurveda… Her biri insana “kendini bulması”, “iyileşmesi”, “enerjisini yükseltmesi”, “gerçek potansiyeline ulaşması” gibi vaatlerde bulunuyor.
Bu teknikler, bireyin iç dünyasına bir tür uygulama gibi ekleniyor. Zihin, bir işletim sistemi olarak ele alınıyor ve bu sistemin üzerine sürekli “format atılıyor”, “yeni yazılım yükleniyor”, “frekans güncelleniyor”.
Dikkat çektiğimiz nokta ise şu oluyor: Yazılımın kendisi zaten sorunluysa, onu güncellemek çare mi olur yoksa sorunu yeniden üretmek mi?
Zihni kontrol etmek, şekillendirmek ya da arındırmak amacıyla yapılan her müdahale, aslında bir güç arayışına dönüşüyor. Oysa zihin, kontrol edilmesi gereken bir araç değil; sadece görülmesi ve ne yaptığı anlaşılması gereken bir hafızadır.
NLP, meditasyon, düşünce gücü, rezonans kanunu, kavramların “sihri”… Hepsi zihne biçim vermeye çalışır. Ama zihni görmeden, anlamadan, sessizleşmeden yapılan her müdahale, sadece var olanı yeniden şekillendirir.
Zihin değişir, ama dönüşmez. Bastırılır, ama çözülmez. Format atılır, ama arka plandaki yazılım aynı kalır.
Böylece insan, her geçen gün biraz daha “programlı”, biraz daha otomatik, biraz daha kaybolmuş hale gelir.
Kavramlar artık araç değil, amaç hâline geldi. “Farkındalık”,“enerji”, “frekans”,“yüksek benlik”, “negatif duygu temizliği”, “çakra dengesi”,” nefes terapi”,“beden hafızası”, “eril-dişil enerji”,“şifa”,”zihne format atma”… Bu kavramlar,........
© Tigris Haber
