YANLIŞ ANLAMLAR DEPOSU
Hayat, insanı hiçbir zaman aynı yerden vurmaz. Ama hep aynı yerden uyandırır, içinde en çok susturduğun yerden.’
Yaşamın İçinden…
Bir terslik var ama nerede? Yaşamın özü, huzur ve dönüşüm, hayatın tam içinde, ilişkilerde, paylaşımda görülmesi gerekirken insanlar bunu hep yaşamdan kaçarak aradılar. Buda ormanların derin sessizliğinde aydınlanmayı bekledi, Zerdüşt dağların doruklarında yıllarca kalıp gerçeği çözmeye çalıştı. Peygamberler mağaralara çekildiler; filozoflar Akademia’nın duvarları arasında hakikatin izini sürdüler. Kimisi sustu, kimisi oruç tuttu, kimisi dua etti, kimisi kitaplar yazdı, kimisi düşünceler kurdu. Hepsi de bir biçimde kendini bulmak, içsel huzura ermek istiyordu. Fakat belki de asıl soru şuydu: Yaşamdan kaçarak yaşamın gerçeğine ulaşılabilir mi?
Ormanlar güzeldir, evet; dağlar büyüleyicidir, mağaralar sessizdir. Fakat bütün bu yerler insanı, insandan uzaklaştırır. Dış dünya susturulsa bile içerideki ses konuşmaya devam eder. Çünkü insanın kendini bulduğu yer doğa değil, doğanın içindeki insandır. Kişi kendini bir insanla temas ettiğinde, bir dostla konuşurken, bir tartışmada, bir kırgınlıkta, bir bakışta fark eder. Gerçek dönüşüm, kaçışta değil, yaşamın içinde gerçekleşir. Çünkü insan kendini yalnız başına değil, ilişki ve iletişim içinde tanır. Bu yüzden hayatın tam ortasında yaşanılan her olay, her temas, her duygu bir aynadır. Kimi zaman kırar, kimi zaman gösterir, ama mutlaka öğretir.
Bir insanla konuştuğunda onu gerçekten duyabilmen çoğu zaman mümkün değildir. Çünkü o konuşurken yalnız değildir. Sözlerinin ardında bir ömür vardır. Annesi, babası, öğretmenleri, arkadaşları, geçmişte yaşadıkları, dinlediği sesler, okuduğu kitaplar, etkilendiği yazarlar ve filozoflar…........





















Toi Staff
Gideon Levy
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein