İMAJIN ÇÖKÜŞÜ
Görünürlük Çağının İnsanı
İnsanın değerini belirleyen şey, artık onun varlığı değil, görünüşüdür.
Öyle bir çağın içinde yaşıyoruz ki, burada sessizlik değil ses; sadelik değil gösteri; hakikat değil imaj değer kazanmış durumda. İnsan, kendini var etmekten çok, görünür kılmakla meşgul. Bu, varoluşun değil, algının çağıdır.
Oysa insan olmanın hakikati, zihnin sessizliğinde filizlenir. Fakat zihnin dünyasında hüküm süren şey sessizlik değil, gürültüdür. Öyle bir gürültü ki, kişi kendi içindeki hakikati duyamaz hale gelir. Düşünceler, etiketler, roller ve sosyal maskeler bu gürültünün bir parçasıdır. İnsan kendi özünü bu kalabalığın içinde kaybeder.
Zihnin Tuzağı Olarak İmaj
İmaj, zihnin en rafine tuzaklarından biridir. Zihin, kendi güvensizliğini, kendi eksikliğini imajla örtmeye çalışır. “Olduğum gibi görünmek” değil, “göründüğüm gibi olmak” üzerine kurulu bir yaşam biçimi doğar. Ve bu yaşam biçimi, sahici olana değil, onaylanana göre şekillenir.
Bir insan, ne kadar parlak bir imaj taşırsa taşısın, o imajın arkasındaki sessizlikle temas kurmadıkça, kendi hakikatine yabancıdır. Çünkü imaj, insanın varlığını değil, görünürlüğünü besler. Görünür olmak, var olmaktan daha önemli hale geldiğinde, insanın özü çöküşe........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein