HİKAYENİN YÜKÜ -5-
Duyulmayanı Duyabilen Sessizlik
Dinlemek, yalnızca ne söylendiğini anlamak değildir. Asıl dinleme, neden söylemediğini de hissedebilmektir. Bir sessizlik, bazen binlerce kelimenin anlattığından daha açık konuşur. Ama bu sesi duymak için, insanın kendi iç gürültüsünün azalması gerekir. Zihin sürekli yorum yapar, anlamaya çalışır, sonuç ister.
Oysa dinleme, bilmenin değil, bilmemeye razı olmanın halidir. Çünkü anlamaya çalışmak çoğu zaman duymayı engeller. İnsan hiçbir şeye tutunmadığında, her şeyi duymaya başlar. Dinlemek, çoğu zaman duyduklarımızla sınırlanır. Seslerin, kelimelerin, cümlelerin peşinden gideriz. Karşımızdaki ne söyledi, nasıl söyledi, ne demek istedi… Bunlarla oyalanırız. Oysa dinlemek, kelimeleri işitmekten çok daha fazlasıdır. Gerçek dinleme, duyulmayanın da duyulabildiği bir sessizliğe ihtiyaç duyar.
Bilge........© Tigris Haber





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d