CHP’NİN TARİHSEL VE GÜNCEL KRİZ MODELİ İLE TÜRKİYE’NİN SİYASAL GERÇEKLİĞİ
Sakin, Derin ve Bütünlüklü Bir Sohbet…
Coğrafyanın Kalbi Ve İnsanlığın Çoğulluğu
Türkiye yalnızca coğrafi sınırlarla çizilmiş bir alan değildir; burası, yüzyılların biriktirdiği kültürel, kimliksel ve ruhsal çoğulluğun yaşadığı bir insanlık laboratuvarıdır. Karadeniz’in sisli dağlarında yükselen yaşam, Ege’nin serin akşamında duyulan sessizlik, Akdeniz’in dalgalarındaki genişlik ve Kürdistan’ın vadilerinde yankılanan tarih, hepsi bu ülkenin farklı ritimlerde atan kalbidir. Bu ritimleri hissetmeden siyaset yapmak, bir melodiyi duymazdan gelmek gibidir; her adımda yabancılaşmak kaçınılmaz olur. Bu nedenle Türkiye, tek bir renge, tek bir sese ya da tek bir hikâyeye sığmayan bir ülke olarak, siyasetin ruhsal kavrayış gerektirdiği alanlardan biridir.
Toprağın altındaki ve üstündeki zenginlikler yalnızca ekonomik değerler değildir; onlar kültürel ve kimliksel bütünlüğün, tarihsel hafızanın birer göstergesidir. CHP’nin tarihsel serüvenine bakıldığında, parti bu çoğulluğun farkındalığını hissetmiş olsa da, onu bütünsel bir kavrayışla özümsemekte zorlandığı görülür.
CHP’nin doğuşu yalnızca bir partinin kurulması değildir; modern Türkiye’nin devletleşme ve modernleşme serüveninin somut siyasal tezahürüdür. Parti, ‘devrimci’ bir aklın temsilcisi olarak ortaya çıktı; aynı zamanda geçmişin korkularını, devletin düzen ihtiyacını ve halkın çeşitliliğini tek bir çatıda taşımak zorunda kaldı. Bu durum CHP’nin ruhuna işleyen ilk büyük gerilimdir. CHP’nin tarihi, yalnızca başarı ve yenilgilerden ibaret değil; bir ülkenin kendi kendini anlamakta zorlanışının, tarihsel yorgunlukların ve bilinçaltındaki ikiliklerin hikâyesidir.
Cumhuriyet’in kurucu aklı güçlüydü ama halkın çok katmanlı, çok renkli ve çok acılı gerçekliğini çoğu zaman aynı güçle kavrayamadı. CHP’nin yaşadığı birçok kriz, bu tarihsel kör noktaların topluma yansımasıdır; ne kötü niyet ne de bilinçli bir yanlıştır, yalnızca tarihsel bir gerçektir.
Bu coğrafyada devlet yalnızca yönetim mekanizması değil; aynı zamanda güven, düzen, korku ve umutların birleştiği bir figürdür. CHP, tarihsel olarak bu figüre en yakın parti olarak görüldü ve bu yakınlık bazen güven verdi, bazen de toplumla arasındaki görünmez mesafeyi büyüttü. Toplum değişirken CHP çoğu zaman aynı hızda değişemedi. Halkın talepleri yükseldikçe parti eski kalıpların içinde karar vermeye devam etti. CHP’nin iç krizleri aslında toplumun ritmi ile parti ritmi arasındaki uyumsuzluğun yansımalarıdır.
Türkiye’deki hiçbir kimlik yalnızca bir grup değildir; tümü tarihsel hafızaların, yaraların, umutların ve gelecek beklentilerinin taşıyıcısıdır. Kürtlerin hafızası farklı bir zaman derinliği........





















Toi Staff
Gideon Levy
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein