3. ÖZGÜR EŞ YAŞAM: Cinsiyetin İcadı
Kadın-Erkek Rolleri Üzerine
Cinsiyet, doğanın değil uygarlığın bir icadıdır. İnsan bedeninin biyolojik çeşitliliği, yaşamın olağan döngüsünün bir parçasıdır; ancak kadın ve erkek olmak, bu biyolojik gerçekliğin çok ötesinde, zihinsel ve kültürel kodlarla inşa edilmiş bir yapıdır. Bu yapı, binlerce yıl boyunca öylesine içselleştirildi ki, insanlar kendi kimliklerini bile bu kalıplar üzerinden tanımlar hâle geldi. Oysa “kadın gibi davranmak” ya da “erkek gibi hissetmek” dediğimiz şeyler, doğuştan gelmez; toplumsal olarak öğretilir, ödüllendirilir ya da cezalandırılır.
Kadının “duygusal, şefkatli, kırılgan” olarak kodlanması ile erkeğin “güçlü, akılcı, hâkim” olarak kurgulanması arasında hiçbir doğal zorunluluk yoktur. Bu ayrım, iktidarın toplumsal bedene işlediği en güçlü yanılsamalardan biridir. Cinsiyet rolleri, hem bireyin kendini algılayışını hem de başkalarıyla kurduğu ilişki biçimlerini belirler. Ve bu roller, özgür eş yaşamın önündeki en temel engellerden birini oluşturur.
Kadın, tarih boyunca hem doğanın hem de yaşamın taşıyıcısı olarak var oldu. Ancak ataerkil uygarlık, kadının bu........
© Tigris Haber
