ÖĞRENEN ORGANİZASYON
20 000 000 (yirmi milyon) öğrencinin fiilen içinde olduğu bir eğitim öğretim yılının daha sonuna geldik. Mevcut eğitim öğretim faaliyetlerinin merkezinde öğretmen vardır. Öğretmen, mevcut müfredat doğrultusunda “bilindiği” ve “hakikat” olduğundan kuşku duyulmayan ve bilindiği şekliyle öğrencilerce de öğrenilmesi istenen durumun ya da durumların planlanmasından ve sınıfta aktarımından birinci derecede sorumludur. Okullarımızdaki eğitim ortamlarında, bu anlayışa göre gerçekleşen bir işleyiş mevcuttur. Bu verili durum, öğretmeni bilginin otoritesi, anlatanı olmasıyla memur etmenin yanı sıra, aynı zamanda kimin neyi ne kadar öğrendiğini de kontrol eden bir denetim görevine mecbur etmiştir.
Bu işleyişte, anlatılacak ya da “öğretilecek” bilgilerin, merkezi sistem tarafından değiştirilmediği sürece doğruluğu, değişmezliği tartışmaya açık değildir. Bu merkezci tutum nedeniyle öğretmen, bu bilginin olduğu gibi sunulmasına memur edilmiş, statik bir işleyişin temsilcisidir. Öğrencinin öğretmen tarafından aktarılanı öğrenmekle sorumlu olduğu bu işleyiş, ezber mantığıyla bilgilerin belli bir zaman dilimi için bellekte kodlanmasını ve bilginin gerekli olduğu yerde, olduğu gibi tekrarını getirmektedir.
Öğretmenin mutlak otorite ve belirleyen olduğu bu faaliyetler zincirinde, sınıfta paylaşılan bilgiler öğretmenin mülkü, malı konumundadır ve onun koruması altındadır. Herhangi bir durum, olay, olgu ya da yaşanmışlık tartışılırken, mülkün sahibi en iyi nasıl yapılması gerektiğini bilen, ortama dair en doğru kararı verendir. Öğretmen işin öznesi, öğrenciler de nesne konumundadırlar. Öğrenci öğretmeni, her şeyin hâkimi, bileni, en doğrucusu olarak algılamakta ve bu anlayış tarafından kabul görmeyi beklemektedir. Kabulün esası da, sınav endeksli işleyişte sınıf geçmeye ve üst okullara kayıt olmaya yarayan sınavlarda en iyi sonuca ulaşmaktır. Ezbere dayanan ve sınav merkezli işleyen sistem, öğrenciyi bu çıkmaza mecbur........
© Tigris Haber
