Uyku çiçeğini kim kırdı ya da ebedi bahar…
Mısır Çarşısı’nın Yeni Cami yüzüne bakan tarafındaki tohumcu, fideci ve çiçekçileri dikkatle geziyorum. Kimseye bir şey sormadan onunla buluşup sessizce hemen ayrılma niyetindeyim. Ne zamandan beri tohumcular burada bilmiyorum. Hemen her şeyi geçmişe de muzipçe bağlamaktan geri duramayan zihnim Osmanlı’ya son ‘tohumunu’ bağışlayıp soy kurumasını önleyen çevredeki neredeyse pek çok tarihi binanın banisi Hatice Turhan Sultan’ı anıyor ‘tohum meselesi’ diye mırıldanıyorum. Nedense aradığımı burada bulacağıma dair ‘kesin inanç’ içindeydim. Madem evde olan oldu, orada bulurum nasıl olsa diye teselliye saldım kendimi. Umutla gözlerim tarıyor çiçekleri. Esnaf kısmı sadece merakla değil gezen gözle arayan bakışı hemen ayırt ederler. ‘Ne aramıştınız yardımcı olalım’ cümlesini ilk duyduğumda gülümsemiş, ağzımın bir kenarıyla belli belirsiz günaydın demiştim. Bu dükkanda değilse sonrasında değil mi canım? Onda da değilse bir sonrasında. Ama mutlaka birinde. Hangisinde? Son dükkanın önünden de gözümden kaçmış olmalı deyip geri geri tekrar aramaya koyulunca ‘ne aramıştınız yardımcı olalım’ cümlesini kuran satıcıyla tekrar göz göze geldim. ‘Dememiş miydim işte elime düştün gör bakalım’ edasıyla bekledi. ‘Hani mor yaprakları var, akşam olunca kapanıyorlar. Çiçek de açıyorlar. Yoncamsı…’ sözüm yarıda kaldı. Adam beklediğini alamamış olmalıydı; ‘ Ha uyku çiçeği, o daha uyanmaz, arama kimsede yoktur. Nadir gelir ama bir ay sonra’ diyerek öteki tarafa yöneldi.
Şu dünyada herkesin kendine göre bir derdi var fakat sanmayın kimsenin derdi birbirinden eksik değil. Kimileri gibi o çiçek bu saksı şu toprak bu tohum, öyle bakım şöyle sulama derdine düşüp de çiçekten çiçeğe, gübreden bitki besinine koşan birisi........
© tarihistan.org
