Çocuk, çocuk ile ve çocuksuz…
Diz kemiklerimizden yukarı zehirli sarmaşık misali bizi sıkıca saran çocuk meselesini, çocuğa indirgersek büyük bir yanılgıya kapılırız. Türkiye’de çocuk değil yetişkin sorunu vardır bileşik kaplar misali bir dizi sebep sonuç ilişkilerini içerir. Mesela kapitalizmin türevi kentleşme bizde hem geç hem de çarpık başlamıştır. Ürettiği insan, aile toplum sorunları da baştan çarpıktır. Türkiye’de bugün neredeyse aile yok olmak üzeredir. Aile artık yok diyeceğim ama buna inanmak niyetinde değilim. Geçmiş toplumumuzda köyde ve şehirde çocuğu aile değil çevre büyütüyordu. Aile çocuğun ortasıydı. Çevrenin değerleri, gözetimi, ufku aileyi de şekillendiriyor çocuk da bundan payını alıyordu. Yoksulluk ve zenginliğin bile kendi içinde dengesi vardı. Zenginlik gösterilmez yokluk gözetilirdi. Yoklukla varlık bir bakıma karşılıklı çekim halindeydiler. Herkes eteğinde ne varsa doğal bir refleksle çocuğa döküyordu. Ama o altı çizilen bir varlık değildi. Bugün yaşı elliyi geçenler için anne ve babanın etkisi yadsınamaz belki fakat asıl tesir diğer aile bireylerinden gelmiştir. Anne ve baba kendi sosyo- kültürel ekosistemlerinden koparak köyden şehre akın ettikçe yalnızlaştılar. Çocuklar da anne babasız kaldılar. O güne kadar büyümesi göze batmayan çocuğun görünürlük derecesi yükseldi, soruna dönüştü. Şehirlerdeki geleneksel ve yerli yerine oturmuş aileler de adım adım birbirlerinden koptular. Her nesilde hem yaşlılar hem de yeni evliler yalnız kaldı.Yalnızlık modernizmin cilalarıyla parlatıldı. Özgürlükle ile sosyal dokulaşma birbirine karıştırıldı.
Türkiye’de doğurganlık oranının gözle........
© tarihistan.org
