menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

'Yeşil yaprak arasında kara tavuk kızıl burun mu gitti'

18 4
14.09.2025

Nasrettin Hoca’nın satışa çıkardığı sarık latifesini hatırlamakta yarar var. Hoca sarığı sarmaya başlamış fakat ucu bir türlü gelmiyormuş. Tekrar bozup tekrar sarıyormuş fakat mümkün değil. Canı sıkılan hoca bakmış olacak gibi değil sarığını mezata vermiş. Orada bir alıcı çıkmış. Adamın kulağına eğilen hoca ‘sen bu sarığı alma çünkü ucu bir türlü gelmiyor’ demiş. Hayat bazen böyle ucu bir türlü gelmeyen sarık gibidir ve bitmez tükenmez tekrarında dönüp durur. Satsan satılmaz elinde tutsan değeri kalmaz. Alıcı çıksa bile vicdan, hak, hukuk onun boşluğunu görmeye hiç elvermez. Her latife kendince farklı yorumlara elverir mutlaka. Hoca’nın sarık hikayesinin de günümüze yansıyan pek çok izdüşümü var. Hani ‘faydasız ilimden Allah'a sığınırım’ sözü var ya onun gibi. Tekrarın faydasızlığından nereye sığınacağız acaba? Sarığı sarmayı sürdürsek dışarıdan bakan bizi bir iş görüyor sanır. Kendimize baksak bir iş yapıyor gibi görünsek de beyhudeliğini biliriz.

Bir ülke dönüp dolanıp ucunu bulamadığı meselelerde kaybolurken hayatın sönüp gitmesi kabul edilebilir mi? Zamanın hiç mi değeri yok? Ömürler tesadüfen mi sürüklenir yaşamın biricikliğinde? Hem bizim Hoca, hem sarığından kurtulmak isteyip hem de alıcıyı ondan geri tutmaya çalışırken neyin peşindedir? Bana yaramayan, benim önümü açmayan, bana değer katıp huzur getirmeyen neden başkasının kucağında kalsın ki? İnsanın erdemli bir varlık olarak kendisini gerçekleştirmesinin yolu bencillik midir? Taraf olmadan bu........

© tarihistan.org