20. yüzyılın ilk yarısında Güney Azerbaycan'daki siyasi ve felsefi fikirler
20. yüzyılın ilk yarısında yaşamış ve yaratmış Güney Azerbaycan Türk düşünürlerinin felsefi ve sosyo-politik dünya görüşleri esas olarak üç yönde gelişmiştir: 1) Ulusal-demokratik ve politik-felsefi fikirler; 2) Ulusal aydınlanma ve sosyo-felsefi fikirler; 3) İslam felsefesi ve İslamcılık fikirleri. Elbette bu göreceli bir bölünmedir, çünkü bu fikirlerin her biri tüm düşünürler üzerinde az ya da çok etki yaratmıştır. Burada, sadece ana eğilimlerden ve bir dereceye kadar farklı görüşlerden bahsediyoruz.
Güney Azerbaycan Türk düşünürleri arasında, toplumsal-felsefi fikirlerin sentezinden konuşanlar Şeyh Muhammed Hiyabani, Tagi Rufat, Seyid Cafer Pişevari, Firudin İbrahimi, Muhammed Biriya ve diğerleriydi. Onların dünya görüşüne göre, mevcut dönemde en iyi seçenek, mümkün olduğunca sosyal-demokratik (kısmen liberal demokratik) ilkeleri kullanmak ve bu fikirleri ulusal özgüllüklerle bütünleştirmekti. Bu açıdan, Türkçülük ve İslamcılık fikirlerine fazla eğilim göstermediler ve daha çok Azerbaycancılık (Azerbaycan milleti, Azerbaycan dili) gibi milliyetçiliği ve laik ilkeler çerçevesinde İslamcılığı kabul ettiler.
Kısacası, bir yandan 20. yüzyılda dünya çapında ünlenen sosyal demokrasi ve liberal demokrasinin birçok ilkesini kabul edip uygulamaya çalıştılar, diğer yandan da bu fikirlerle ulusal-dinsel fikirler arasında benzerlikler bulmaya çalıştılar. Bu anlamda, sosyal demokrasinin ve bir ölçüde liberal-demokratik hareketlerin destekçileri olmalarının yanı sıra, ulusal-demokratlar olarak da kabul edilebilirler. Bunlar arasında Şeyh Muhammed Hiyabani, Ali Monsieur Tebrizi, Heydarhan Amioglu, Said Salmasi, Taghi Rufat, Seyid Cafer Pişevari, Firudin İbrahimi, Muhammed Biriya ve diğerleri özellikle belirtilmelidir.
Güney Azerbaycan ulusal liberalizminin oluşumu Şeyh Muhammed Hiyabani ismiyle ilişkilendirilir. Küçük yaşlardan itibaren sosyal demokrat, liberal demokratik fikirlere eğilim göstermiş ve anayasal harekete yakından katılmıştır. Hiyabani, Sovyet Rusya'nın kurulmasından (1917) sonra belli bir süre Bolşevik sosyal demokrasisini eleştirmiş, yani zaman zaman gerçek yüzlerini görmüş ve daha çok ulusal demokratik ve liberal demokratik fikirlerden bahsetmiştir. Her durumda Hiyabani, ulusal ahlaki değerleri sosyal demokrat, liberal demokratik fikirlerle uzlaştırmaktan yana olmuştur.
1917’den beri “Tajaddud” (“Yenilenme”) gazetesinde özgürlük, eşitlik ve adalet fikirlerini savunan Hiyabani, Müslümanların modern dünyada yeni bir kültür yaratmaya veya en azından kaçınılmaz olarak ortaya çıkacak bir kültürün yaratılmasına aktif olarak katılmaları gerektiğine inanıyordu. Onun “Yenilenme” felsefesine göre, yeni bir kültür yaratmak için herkes iki ana şey için çabalamalıdır: Bunlardan biri akıl ve düşünme, diğeri ise azim ve dayanışmadır. Aslında buradaki “Tajaddud” (“Yenilenme”) felsefesi, birçok yönden Avrupa liberalizmiyle örtüşse de, ulusal özgüllüğü bakımından farklılık gösteriyordu. Bunu akılda tutan Hiyabani, “Tajaddud”un profesyonel siyasi dilde sıklıkla “liberalizm” kelimesi olarak kullanılmasına........
© tarihistan.org
